Yüce Allah buyurur ki; 'O kitap (Kur'an) onda asla şüphe yoktur. O müttakiler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. Onlar gayba (bilinmeyenlere) Allah tarafından bildirilmeyenlere inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. Yine onlar sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. Ahiret gününe kesinkes inanırlar. İşte onlar rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.'(1)
Kur'an'ı Kerim'in Allah kelamı olduğunu, kıyamete kadar korunup kollanacağını, bozulmayacağını, Allah'tan sakınanlara, Müslümanca yaşayanlara yol gösterici ve yol göstermeye devam edecek bir delil, rehber olduğunu beyan etmektedir. Yine müminlerin gayba iman ettiklerini, iman esaslarına, Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, kaza ve kaderin, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inandıkları beyan buyurulmaktadır. Kur'an'ı Kerim gerçekten yol göstericidir. Kime yol göstericidir? İman edenlere, salih amel işleyenlere, kulluğu kabul edenlere hidayet rehberi olduğunu vurgulamaktadır. Kur'an'ı Kerim'in yol göstericiliğinin tezahürü o müminlerin Allah için namaz, zekat, oruç, hac ibadetlerini yerine getirerek yardımlaşmayı, yardım etmeyi şiar edinmeleridir. Doğru istikamette, doğru yolda ilerlemelerinin neticesinde yolun sonunda dünyada huzur ve mutluluk, Âhirette cennet ve cennetteki nimetlere varmaktır ve kavuşmaktır. Kafir'i ise aynı surenin devamında yüce Allah şöyle tarif ediyor. 'Gerçek şu, kafir olanları korkutsan da, korkutmasan da onlar için birdir. İman etmezler. İman nasip meselesidir. Ebu Talib peygamber (sav) efendimizin en yakınında olmasına rağmen iman etmemiştir. Ebu Leheb hakeza iman etmediğini ahirette elim bir cehennem azabına düçar olduğunu bildirmiştir. Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve ahirette) büyük azap vardır.'(2)
Kafirlerin, inanmayanların, Allah'a ortak koşanların, ataistlerin ahirette ellerinin boş gidecekleri, varacakları ve yolun sonunun cehennem olduğu bildirilmektedir. Münafıkların durumunu yine aynı surenin, yukarıda ki ayetlerin hemen devamında yüce Allah şöyle açıklıyor; 'İnsanların bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde Allah'a ve ahiret gününe inandık derler. Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir. Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onları hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elim bir azap vardır. Onlara yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiği zaman (biz ancak ıslah edicileriz) derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Lakin anlamazlar. Onlara, insanların iman ettiği gibi sizde iman edin denildiği vakit 'biz hiç sefihlerin (akılsızların ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz' derler. Biliniz ki akılsızlar ancak kendileridir. Fakat bunu bilmezler, idrak edemezler. Bu münafıklar müminlerle karşılaştıklarında (tartışmaya girdiklerinde) biz de iman ettik derler. Şeytanları ile baş başa kaldıklarında 'biz sizinle beraberiz, biz onlarla sadece alay ediyoruz' derler.'(3)
Allah'ın kendileriyle alay ettiğinden ve delalet üzere, sapıklık içerisinde olduklarını bizatihi yüce Allah bildirmektedir. Mümin, Münafık, Kafir ayrımını ayetlerle açıklanması hiçbir tereddüte mahal vermeksizin bizleri aydınlatmaktadır. Rabbim Müslüman, mümin olarak dünyaya geldik. Sağ kulağımıza ezan, sol kulağımıza kamet getirilerek ismimiz verildi. Müslüman ve mümin olarak yaşayıp, kalbimizde iman, dilimizde Kur'an ile son nefesimizi vermeyi nasip etsin. Kafir ve münafıklardan eylemesin. Hoşçakalın.