Hüseyin Güven yazdı.

Millî Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2018-2019 eğitim öğretim yılı mesleki çalışma programının başlangıcı nedeniyle, Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden canlı yayında, okullarda ders başı hazırlığı yapan yaklaşık
1 milyon öğretmene seslendi…

*Öğretmenlerin çocukların hamurunu her gün karar ve toplumun inşasını üstlenir…
*İltifat beklemeden marifete talip olmak hayalimiz…
*Bir öğretmen, öğrencisi için ya toprak olur ya bahçıvan…
*Doğru eğitimi büyük binalar değil, büyük insanlar verir…
*1 milyon öğretmen 1 milyon fikir…

Diyor, daha ne desin… İşte bir Milli Eğitim Bakanından duymamız gereken motive edici cümleler…

Ders niteliğinde mesajlar… Kısa, öz, öğretici bir kitap hüviyetinde inanın… Dinleyin /okuyun tavsiye ederim…

İlk günde söyledim yineleyeyim… Prof. Dr. Ziya Selçuk, Türkiye için bir fırsattır… Sadece bir Bakan değil, bakınca gören, hisseden ve hayata geçiren bir kişidir…

Sayın Bakan'ı yıllardır takip /takdir ederim… Ziya Bey'i siyasi değil, eğitimin patronu /öğretmeni olarak görüyorum…

Hepimiz bakarız… Velakin çoğumuz 'baktığımız' şeyleri 'görmeyiz' bu farklı bir meziyettir…
***

BİR BÜTÜNDÜR EĞİTİM…

Öğrencisinden öğretmenine, hizmetlisinden, servisine, kantininden, kırtasiyecisine bir bütündür Eğitim-Öğretim…

Türkiye'de sadece öğrenci sayımız 150 ülkenin nüfusundan fazla!

O yüzden ülkemizde Kırtasiye oldukça büyük /dev bir sektör olmuş durumda… Ve bu sektörden pay kapma uğraşı var… 'Kırtasiyeler harici' ürünler satanların çokta denetimlere tabi tutulmadığı anlaşılıyor…

Büyük marketlerde, toptan /perakende satış yapan hemen her yerde kırtasiye bulmak mümkün… Liracıları /milyoncuları saymıyorum bile… Onla bu pazarın patlamaya hazır bombaları gibi zaten… Peki, bu durum ne kadar sağlıklı…

Bunları önleyecek ilgili devlet görevlileridir… Çin malları ve taklit ürünler gökten zembille raflara inmiyor ya! O yüzden kırtasiyeler daha denetlenebilir, daha sağlıklı… Çocuklarımızın sağlığını doğrudan etkileyen kırtasiye ürünlerinde bu denli /Çin mallarının cirit atması ciddi eksiklik…

***
Kırtasiye demek, okul demek…

Kırtasiyeci de öğretmen… Önemli yani… Kırtasiye ihtiyaçlarımızı hanelerimize en yakın kırtasiye dükkanlarından yapabiliriz… Kırtasiyelerde eğitime dair ne ararsanız bulmak mümkün…

Kırtasiye konusunda tavrım net!
Kırtasiye, kırtasiyeciden alınır!

Büyük alışveriş merkezleri zaten büyük bütçelerle /yatırımlarla yönetiliyor… Kırtasiye satmasa ne olur, Ekmek satışlarını fırınlara, bakkala bıraksa ne kaybeder!

***
Farklı düşünenler olabilir, saygı duyarım /lakin gelenekten, geleceğe bazı değerlerimizi taşımalıyız öyle değil mi? Okul ve kırtasiyeci ikiz gibi, ayırmayalım lütfen…

Yazdım /yineleyeyim…
Tüm bunlar ve daha fazlası için lütfen okul malzemelerimizi /kırtasiyelerimizi kırtasiyeciden alalım…
Alalım ki ahilik geleneğimizi yaşatalım…
Alalım ki mahalle kırtasiyecilerimizi yaşatalım…
Alalım ki sağlıklı bir toplum olalım…
Alalım ki hep birlikte kalkınalım…

///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

DARAĞACINDA 9 CAN 9 FİDAN...

12 Eylül'ün üzerinden tam 38 koca asır geçti…

Zamana beş kalaydı...
Bir elinde Kuran'ı, bir elinde Türk Bayrağını göğsüne yaslamış, dilinde tekbir ile ağırdan ilerliyordu!

Adı; Mustafa, Ahmet, Cevdet, İsmet, Cengiz, Ali Bülent, Fikri, Halil, Selçuk...

Adı; Davaydı!

Selama durmuştu darağacına...

9 ülkü eri 12 Eylül adaletinin (!) yağlı urganlarıyla tekbir getire getire şehitlik mertebesine ulaştılar…

Onlar kara Eylül'ün kafeslere hapsettiği ZÜMRÜD-Ü ANKA kuşlarıydı… Ahde vefa bizlere onlardan kalan bir miras…

Onların ruhları bizim varlığımızın teminatı... Allah (c.c) hepsinden razı olsun mekanları cennet olsun…

//////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Mustafa Pehlivanoğlu'nun idamından önce anne ve babasına yazdığı mektup…
Öyle bir mektup ki!
O yazmış… Siz hissedin…
------------------------------------------------------------------------------

Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yasa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı işlemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız
olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakkın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.

Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.

Son olarak, abime, yengeme, yiyenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.

Oğlunuz Mustafa
7 Ekim 1980