İNAN ÇALIŞIR

Sevgiyle ilgili ne çok yazı senaryo, şiir, şarkı, roman yazılmıştır. Hepsinde sevginin o ulaşılmaz gizemi aranmıştır.
Romeo Juliet'e ' Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir. El, pençe duvarım ben, arzuna, buyruğuna. Geçirdiğim saatler baştanbaşa bir hiçtir, Sen istemezsen eğer hizmetlerim boşuna.
Nazım Hikmet ' Gözlerine bakarken, güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma. Bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde kayboluyorum.'
Mevlana ise; ' Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadardır.' Der.
Sevginin sıcaklığını, güzelliğini, zorluğunu, mutluluğunu ya da acısını anlatan onca yazı ve filmler hep aklın erişemediği ve çözemediği sırrı arar, durur. Divane gibi…
Gerçek sevginin anlamı ne kadar çok kullanılırsa o kadar çok güçlü olurmuş.
Kişinin en önemli sevgi pınarı ailesidir. Ama aile her zaman insanın yanında olmuyor. Bu sayede sevgide yerini başka anlamlara bırakıyor. Bazen akrabam dediğimiz insanlardan sevgi, güven ve ilgiyi göremiyoruz. Öyle ki siyasi olarak desteklediği kişi veya kişiler sizlerin önüne geçebiliyorlar. Öncelikleri siyaseten siz değil, tuttuğu partinin öncelikleri oluyor. Akraba demek ki her zaman biyolojik bağ ile bağlandığın kişi veya kişiler olmuyor. Aslında bir zorunlulukmuş gibi sizin seçmediğiniz ama hep saygı göstermek zorunda olduğumuz bu şahıslar aynı zaman da en büyük darbe yediğimiz insanlardır.
Sevgilerini ve ilgilerini hep saklarlar. Aslında biyolojik olarak yakın ama bir o kadar da uzak ne çok akrabamız vardır.
Kesintisiz olarak her gün siyasetin konuşulduğu bir ülke de doğal olarak akraba da akrabaya düşman olabilir.
Ama neyse onlara aile düğünleri ve bazı özel günler dışında da katlanmak zorunda değiliz.
Bence de doğru olan bu.
Başbakana ya da siyasi partisine benden daha çok değer veren bir akraba sadece lütfen soyağacında saklı kalsın.
Ya tutuğu takımın renklerini dostundan, arkadaşından daha yukarılarda tutan insanlara ne demeli. İnsanların inandığı ve güvendiği ışığın peşinden gitmeleri onları mutlu eder.
İnsanların nokta kadar menfaati için virgül gibi sürekli eğilmeleri, sonrasında işin içinden çıkılmaz tavizler vermesine sebep oluyor. Giden gitmiştir. Geri dönüş asla olamaz…
Etnik köken ya da Laz, Kürt, Gürcü, Ermeni gibi geçmişten günümüze kadar gelen azınlık sorunu bazen iş arkadaşımızla aramızda fırtınalar koparabiliyor. Oysaki hani gerçek arkadaşlar arasına renk, din, dil ya da başka bir sıfat girmemeliydi.
Her problemin içinde bir fırsat saklıdır. Yeri geldiğinde akrabanız, yakın dostunuz ya da iş arkadaşınız kartlarını çıkarır ve sizi hiçe sayar.
Fırsatlar ve en önemlisi menfaatler söz konusu olduğunda duman tütmeye başlar. Birden seni başının üstünde taşıyan yakınların, iş kendi yararına yönelik olduğunda seni ayağının altına alabilir.