Bu Kadar Aşağılanma Yeter
Köşe yazılarımda zaman zaman farklı konulardan bahsetmek, felsefe, tarih, ekonomi gibi alanlarda yazmak istiyorum. Ancak ülkemizde her hafta başka bir rezalet yaşandığı ve bu yaşananlara tepkisiz kalamayacağım için yazımı bu konulara yöneltmek durumunda kalıyorum. Yapılan yanlışlar o kadar büyük boyutlarda ve o kadar fazla ki zaman zaman hangisini eleştireceğimi şaşırıyorum. Ülkenin kötü yönetilmesine, hata üstüne hata yapılmasına alıştık, alıştırıldık. Ancak geçen hafta yapılan yanlış çok başka bir boyuttaydı. Bu hafta kullandığımız fotoğrafta gördüğünüz; Turizm Bakanlığı'nın yabancı turistler için hazırladığı reklam filmindeki otel çalışanı figüranları. Reklam filminde otel çalışanları 'Enjoy! I'm vaccinated!'' yani ''İyi eğlenceler! Ben aşılıyım!'' yazılı maskeler takmış. Fotoğrafı sosyal medyada görüp reklam filmini izlememle beraber son derece utandım ve sinirlendim. Hükümet, vatandaşını aşılayamadığı yetmezmiş gibi bir de turistleri buraya çekmek için kendi halkını aşağılıyor. Ben vatandaşımı aşılayamadım ama merak etmeyin size hizmet edecek olanları aşıladım, bir de aşıladıklarımı sarı maskeler ile işaretledim diyor. Oldu olacak aşılananlara belediye küpe de taksın! Kusura bakmayın ama bu alenen kendi halkını aşağılamaktır. Ülke işgal edilip sömürge yönetimi hakim olsa Türk vatandaşına ancak bu kadarını yapardı. Bu ifadeyi sadece ben de kullanmıyorum. Dünya'nın sayılı gazetelerinden Washington Post gazetesinin editörü bile bu reklam filmini ''Sömürge Zihniyetini andırıyor'' yorumuyla eleştirdi.
Turizm gelirinin ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz ancak ülkeye turist gelsin diye kılıktan kılığa girmek, hatta kendi vatandaşını aşağılamak asla ama asla kabul edilemez. Turistler denizde yüzüp eğlenirken polisin kimlik sorup Türklere ceza kesmesi ve benzeri görüntüler zaten bizi yeterince üzmüştü. Bir de bu reklam filmi yok artık dedirtti. Film yayınlandıktan hemen sonra sosyal medyada o kadar büyük tepki oldu ki bakanlık derhal videoyu sildi. Video internetten silinmiş olabilir ancak hafızalarımızdan silinmeyecek. Zamanı gelince hatırlayacağız.
Bu arada geçen hafta da yazdığım gibi, AKP algı yönetiminde çuvallamaya devam ediyor. Ehliyetsiz ve liyakatsiz kişilerle doldurdukları yönetim ve tanıtım kadroları AKP iktidarının sonunu hızlandırıyor.

Sedat Peker Son Sürat Devam Ediyor
Son yazımda Sedat Peker'in Youtube yayınları ile hükümetin yaptığı kanunsuz işleri bir bir anlattığı (tabii ki bunlar teyide muhtaç) videolardan bahsetmiştim. Videolar o kadar popüler bir hale geldi ki tüm sosyal medya Sedat Peker'i konuşuyor. İzlenme oranları rekor düzeyde. Şu ana kadar 5 bölüm yayınlandı. Sadece 4. Bölüm'ü 5 milyon kişi izlemiş. Gerçekten inanılmaz bir izlenme sayısı. Bu kadar izlenmesinin en önemli sebebi Peker'in Süleyman Soylu ve Mehmet Ağar başta olmak üzere üst düzey AKP'lilerin yaptığı hukuksuzlukları açıkça anlatması. İnsan izlerken gerçekten şok oluyor. Bu kadar yüksek izlenme oranının bir diğer sebebi ise Peker'in kullandığı şahsına münhasır üslubu. Sohbet havasında geçen videolardan sosyal medyada espri konusu olacak çok fazla kesit çıkıyor. Sosyal medyadaki komedi hesaplarına da malzeme çıkıyor tabii.
İşin üzücü yanı bu kadar vahim iddialara rağmen hiçbir savcı harekete geçmiyor. Devletin hakimleri, savcıları, gazetecileri neden bu iddialar karşısında sessiz? Memlekette bunları soruşturacak gerçek bir cumhuriyet savcısı yok mu? Daha önce de dediğim gibi, bu videolardaki ifadeler doğru mu değil mi şu an için belli değil. Ancak milyonlarca insanın izlediği bu vahim iddialar mutlaka araştırılmalıdır. Araştırılsın ve doğru ise sorumlular cezalandırılsın. Yanlış ise bu iddialara hedef olanlar aklansın. Kısacası adalet yerini bulsun. Peker videolara daha uzun müddet devam edecek ve bu videolar daha çok konuşulacak gibi duruyor.

Esnaf Hakkını Helal Ediyor Mu?
Sayın Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmasında ''Eğer yaptığımız yardımlara rağmen sıkıntıya düşen insanımız, esnafımız, çalışanımız varsa hakkını helal etsin'' dedi. Bunu söyler söylemez Twitter'da #HelalEtmiyorum etiketi 1. sıraya çıktı. Ben burada öncelikle ''olduysa'' ifadesine dikkat çekmek istiyorum. Borç batağında intihar eden esnaflardan haberleri yok mu acaba? Geçiş garantili köprüleri yapan yandaş iş adamlarına sokağa çıkma yasağında bile dolar üzerinden tıkır tıkır para ödenirken, milyon liralık kamu binaları yapılmaya devam ederken, evinde oturup TV karşısında lebalep AKP kongrelerini izleyen esnafın hakkını helal ettiğini düşünmüyorum. Çevremde de hakkını helal eden esnafa henüz rastlamadım. Hangi esnafla konuşsam mevcut duruma ateş püskürüyor ve hükümetin kendilerini açlığa terk ettiğini söylüyor. Haklılar da. Bu arada kısıtlamalar gevşetildi ancak küçük esnafın kepenkleri yine kapalı kalacak. Allah yardımcıları olsun…

Ekonomik Sinyaller Kırmızı Alarm Vermeye Devam Ediyor
TÜİK'in açıkladığı son enflasyon rakamları çok kötü sinyaller içeriyor. Bir de bu açıklanan verilerin zaten çarpıtılmış olduğunu düşününce durumun daha da kötü olduğunu anlıyorsunuz. Açıklanan son enflasyon verisine göre üretici fiyat endeksi (ÜFE) %35 artmış durumda. Yani bu demek oluyor ki üreticilerin üretim maliyeti %35 artmış. Aracı ve bayilerin buna ekleyeceği zamları da düşünürsek bu yaz fiyatlarda maalesef %50'lik bir artış olacak gibi görünüyor. Her markete gittiğimizde fiyatların daha da artmış olduğunu görmeye devam ediyoruz ve Türkiye bu şekilde yönetildiği sürece görmeye de devam edeceğiz.
Ancak tek kötü sinyal TÜİK verileri değil. Görüldüğü kadarıyla TL'de sürekli emisyon artışı yaşanıyor. Yani Merkez Bankası karşılıksız para basmaya devam ediyor. Üretimde artış olmadığı sürece basılan her para, karşılıksız paradır. Yani enflasyondur. Yani paranın değer kaybetmesidir. Sanıyorum ki başka çare kalmadığı için MB devamlı olarak para basıyor. Bu durumun enflasyona çok kötü etki edeceği şüphe götürmez bir gerçek. Uluslararası piyasalarda da TL dolar karşısında hızla değer kaybetmeye devam ediyor. Dolar sürekli 8.50'yi zorluyor ve yeni bir döviz şoku kapıda. Hazirana kadar veya haziran başında bir döviz şoku ve akabinde bir faiz artışı olursa hiç şaşırmam. Maalesef sinyaller bu yönde. (Yatırım tavsiyesi değildir)

Kitap Tavsiyesi: Siyasetname (Nizamülmülk)
Haftanın Sözü: Gerçek bilgi, insanın ne kadar cahil olduğunu bilmesidir. (Konfüçyüs)