SERDAR TACİ ZENGİN

Hani toplumumuzda kullanılan bir deyim vardır ya, 'bu iş mahkemede biter' İstanbul seçimleri görülüyor ki mahkemede bitecek.
Planlı bir şekilde adrese gönderilen mektup misali kademe kademe sonuca götürülüyor.
Gücü yetkisi olanlar hamlelerini yapıyorlar.
Vatandaş yapacağı ne varsa yaptı,
Şimdi, bir yere oturdu, olanları izliyor.
'Yok artık' sözü bile olanlar karşısında yetersiz.
İlk defa bu seçimlerde, İstanbul için her bir ayrıntıya hakim taraflarlarla karşı karşıyız.
Toplum projektörlerle aydınlatılmış bir arenada olan biteni görebiliyor.
Belki de bu nedenden ötürü YSK karar veremiyor.

Bir şekilde karar verilecektir, ancak bundan sonrası ciddi risk taşıyor. Toplum gözünde olan biten nereye konulacaktır, buna cevap vermek çok zor.
Kolayca sindirilecek, unutulacak, görmezden gelinecek bir durumu çoktan aştık.
Esas, sonuçlar itibariyle Türkiye, yabancı ülkeler gözünde nereye düşürülmüştür, bunu soran var mı bilinmez.
Ancak yaşam devam ediyor, edecek, özellikle bir tarafta ekonomi, bir taraftan terör, ülkemizin ilişkileri açısından bundan sonrası sıkıntılıdır.
Tüm bunlara değer mi?
Sana bana göre değmez.
Demek ki birilerine göre değermiş.

İstanbul seçimleri ile ilgili ortaya çıkanlara bir göz atalım;
Üç yıldan fazla bir zaman öncesinde birileri planlarını uygulamaya koyarlar.
Önce İstanbul Büyükşehir Belediyesinde görevli bir kişi, Nüfus Müdürlüğüne kaydırılır.
Bu kişi nüfus idaresinde seçmenlerle ilgili ikametgahlarla oynamaya başlar.
Kaydırmalar yapar.
Büyükçekmece İlçesinde bir çok eve ondan fazla kişiyi yerleştirir.
Ocak ayına gelindiğinde CHP den tespitler yapılır ve müracaat edilir.
Kaydırılan seçmenlerden tespit edilenler iptal edilir.
İlgili kişiyle ilgili suç duyurusunda bulunulur.
Bu kişi tutuklanır.
Seçmen listeleri Ocak ayında askıya çıkarılır.
Listeler kesinleşir.
Seçime kesinleşen listelerle girilir.
Garip olan, seçim sonrası bu konuyla ilgili yapılan itirazın Ak Partiden gelmesi.
Anlaşılıyor ki seçim sonuçlarının Ekrem İmamoğlu'nun zaferiyle sonuçlanacağı düşünülmemiş.
Nüfus İdaresine kaydırılan kişi tespit edildikten sonra, bu kişinin bağlantıları ile ilgili inceleme, soruşturma demek ki yeterince yapılmamış.
Yapılsaydı, itiraz edilebilecek bir nokta kalmayacaktı.
Güvenlik güçlerinin ilçeye gönderilip seçmenlerle ilgili inceleme ve tespitine de gerek kalmayacaktı.
Bu olay medyada da yeterince yer almamıştı. Çoğu vatandaşın bu konuda bilgisi de yoktu.
Bu işin vahim tarafı, acaba olay sadece İstanbul'un bir ilçesiyle sınırlı mıdır?
Bu ve benzeri sahtekarlık ülkemizin bir çok ilçesinde yapılmış ise vay halimize.
Eğer ileride benzer sahtekarlıkları duyarsak, bu işlerin üzerine adamakıllı gitmeden fetöcülerin işidir diye geçiştirilirse, bir daha 'vay halimize' derim.
Sevgiyle kalın