1990 yılında Almanya'nın Disburg Wanheim Eyüp Sultan Camii'nde din görevlisi olarak görevimi ifa ederken boğazımdan rahatsızlandım. Aynı bölgede bulunan ve sağlık hizmetleri sunan bir hastaneye gittim. Yapılan muayene sonrasında tedavimin hastanede devam edilmesine karar verildi. Aldığım serum ve ilaçlar neticesinde aşırı derecede terliyordum. Hemşire hanımı çağırarak vaziyetimi anlattım. Hemen üzerimdeki giysileri ve nevresimimi değiştirdi. Sürekli terliyordum. Aynı uygulama gece boyunca devam etti. Her gelişinde sabırlı bir şekilde benimle ilgileniyor ve iyi geceler dileyerek yanımdan ayrılıyordu. Ertesi gün güler yüzlü bir şekilde hayırlı sabahlar diyerek yanıma geldi. Halimi, hatırımı sorarak yine üzerimi ve nevresimimi değiştirdi, başka isteğimin olup olmadığını sorarak yanımdan ayrıldı. Görevini layıkıyla yapmanın mutluluğu yüzünden ve gözlerinden rahatlıkla anlaşılıyordu.
O yıllarda yaşamış olduğum bu durum Türkiye'de sağlık hizmeti veren kurum ve çalışanlarını düşünmeye ve kıyaslamaya sevk etti. Konuyu araştırdığımda bu tür yerlerde çalışan sağlık personelinin kiliselerde eğitilerek görevlendirildiklerini öğrendim. Kendilerine verilen görevi ibadet aşkıyla yaptıklarını, hizmetin karşılığında maaş almakla birlikte kendi inanışlarına göre yaptıkları bu işin aynı zamanda ibadet anlayışıyla yaptıklarını öğrendim.
Gerçekte İslam'ın emri de böyledir. 'İnsanların en hayırlısı insanlara hizmet edendir.' Bu düstura Müslümanların uyması ve uygulaması gerekmektedir. 'İnsanı en güzel bir surette yarattık.' buyuran yüce Allah 'Yaptığınız işleri güzel yapın. Allah güzel iş yapanları sever. ' fermanıyla bizleri uyarmaktadır. Peygamber (sav) efendimiz de 'Allah güzeldir, güzel olanı sever.' buyurarak bütün işlerimizin en güzel bir şekilde ve ibadet aşkıyla yapmamız gerektiğini bildirmektedir.
Müslüman bir ülkede ekseriyette Müslümanların görev yaptığı müesseselerde maalesef yazımın başında bahsettiğim Hıristiyan bir hemşirenin işine ve inancına gösterdiği hassasiyeti düşündüğümüzde tam tersiyle karşılaşıyoruz. Güler yüz yerine sert bakışlar, karşılığında maaş aldığı halde işi geciktirmek ve savsaklamak vs. İşimi daha güzel yapayım düşüncesini bir kenara bırakıp olduğu kadar yapmak. Özellikle hastanelerde ve huzur evlerinde çalışan personelin hizmet içi eğitim seminerlerinde yapılan işin ibadet aşkıyla yapılmasını, insana hizmetin hakka hizmet olduğu aşılanmalıdır. Ne kadar maaş verirseniz verin bu ulvi düşünceyi insana yerleştirmediğiniz sürece gerekli olan hizmeti çalışan personelden alamazsınız. Ülkemizin kalkınması insanımızın ulvi değerlere inanarak hizmet etmesiyle mümkündür. Hiçbir siyasi düşünce ayrımı yapılmaksızın işi ehline vererek hizmet alan toplum her alanda mutluluğu hak etmiş olur. Yüce Allah konu ile ilgili biz insanlara şöyle buyurmaktadır; 'Erkek veya kadın her kim iman değerine olarak iyi iş yaparsa ona temiz ve hoş bir hayat tattıracağız. Ve yine şüphesiz böylelerini yapabildikleri en güzel şey ne ise ona göre ödüllendireceğiz.' (1) Allah'ın istediği ve razı olduğu şekilde, ibadet aşkıyla iş yapanlara müjdeler olsun. Hoşçakalın.