Eskişehir İl Müftüsü Bekir Gerek'in yazısı...

PEYGAMBERİMİZ DOĞUMU İLE DÜNYAYI ŞEREFLENDİRMİŞTİR
Sevgili Peygamberimiz miladi 571 yılında, kameriRebiul Evvel ayının 12. Gecesi Mekke'de doğumu ile dünyayı şereflendirmiştir. Sevgili Peygamberimizin doğumu ile dünyayı şereflendirmesinin seneyi devriyesini 28 Ekim 2020 Çarşamba günü akşamı idrak edeceğiz.

Hiç şüphesiz ki Sevgili Peygamberimizin doğumu biz Müslümanlar, hatta bütün insanlıkiçin en önemligünlerden biridir. Çünkü Sevgili Peygamberimiz; ' Bir şahit, bir müjdeci, bir uyarıcı, Allah'ın izni ile bir davetçi ve ışık saçan bir kandil,' (Ahzab 45-46) 'Alemlere Rahmet' (Enbiya/ 107) ve 'İnsanlığa örnek' (Ahzap/ 21) olarak gönderilmiştir. Bu bakımdan dini, dünyevi ve ahlakı hayatımızın en büyük şahsiyeti hiç şüphesiz ki Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (as)'dır.

Hiç şüphesiz ki Allah Rasulü (sav) idarecilerin, amirlerinve aile reislerinin olduğu kadar, toplumun en küçük yapı taşını oluşturan aile fertlerinin ve çocukların da peygamberidir.

Sevgili Peygamberimiz, Allah tarafından insanlara hizmet için yaratılan hayvanların, toplumun alt tabakasına mensup fakirlerin, dul ve yetimlerin, kimsesizlerin ve çocukların da 'rahmet' vesilesidir. Zira insanlar, hayvanlara eziyet etmeyi, yoksulları hor görmeyi, yetimlerin malına el uzatmayı ve çocuklarını öldürmeyi O'nun sayesinde terk etti. İşte bu sebepten dolayı, diyebiliriz ki, Hz. Peygamber, tüm insanlık aleminin 'Rahmet Peygamberidir'.

PEYGAMBERİMİZ ÇOCUKLARLA ÇOCUKLAŞABİLMİŞTİR
Hz. Peygamber'in, peygamberlik dışındaki insani yönünün en çok dikkat çekici örneklerini, çocuklarla olan ilişkilerinde bulabilmekteyiz. Çünkü O, sıradan bir insandan öte, adeta 'çocuklarla çocuklaşabilen', bunu başarabilen ve diğer insanlara da tavsiye eden müstesna bir şahsiyettir.

Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde kız çocukları ile ilgili şöyle buyurmuştur: 'Kimin üç (veya iki veya bir) kızı (veya kızkardeşi) olur da onlara iyi muamelede bulunur, oğlan çocuklarını bunlara tercih etmez ve eğitimlerini en güzel şekilde yerine getirirse, Allah onları kendisi için cehenneme karşı bir perde kılar ve onu cennetine koyar. ' (İbnMace, Edeb 3)

ÇOCUKLARLA İLK KARŞILAŞMA VE TOPLU KONUŞMA
Yıl 622... Uzun ve yorucu yolculuğun iki yorgun ismi, Sevgili Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir Efendimiz, günler sonra nihayet 'Seniyyetü'l-Veda' tepelerinde, kendilerini karşılamaya gelen Medineli Müslümanlara ulaşmışlardı.

Onları karşılamaya gelenler içinde kızlı-erkekli, en güzel elbiselerini giyinmiş, ellerindeki defleri büyük bir coşkuyla çalarak, bir mutluluk şarkısı olan 'TalealBedruAleyna'yı okuyan Medineli çocuklar da vardı. İşte tam bu sırada, Hz. Peygamber, çocuklara değer verdiğini, onları önemsediğini en açık bir biçimde ortaya koymak ve bunu insanlara da bildirmek için, yanlarına kadar gelerek şöyle sordu:'Beni seviyor musunuz?' Çocuklar hep bir ağızdan:
'Evet çok seviyoruz Ya Rasûlallah!..' cevabını verdiler. Bunun üzerine Hz. Peygamber de onlara, 'Andolsun ki ben de sizi seviyorum' müjdesini verdi.

Bu müjde öylesine güçlü, öylesine kuşatıcı bir sevgi halesine dönüştü ki, tüm Asr-ı Saadet'e şamil oldu ve tüm çocukları kapsayıp, kuşattı... Artık çocuklar mutluydu; çünkü onlara değer veren, onları önemseyen ve seven; sevilmelerini ve görüp-gözetilmelerini isteyen bir 'peygamberleri' vardı. Sevgili Peygamberimizin çocuklarla olan bütün ilişkilerinde, çocukları önemsediğini ve onlara değer verdiğini hissetmekte ve görmekteyiz.

Nitekim Hz. Peygamber, gönderildiği toplumda varolan kız-erkek ayırımını kesinlikle yasaklayarak, bu konuda insanlar arasında oluşmuş 'erkek çocuğu üstün tutma' geleneğini ortadan kaldırmaya gayret etmişti. Kısa sürede, cahiliye düşüncesinin devamı olarak gelen 'kız çocuğu küçük görme' ya da 'onları kumlara gömme' davranışı, artık yerini, kız olsun erkek olsun, evladı, 'Allah'ın bir bağışı ve armağanı olarak görme' (Hakim, el-Müstedrek, II, 284) anlayışına terk etmişti. Bunda, gerek Hz. Peygamber'in bizzat kendi kızlarına karşı davranışları, gerekse bu konudaki tavsiye ve emir mahiyetindeki hadislerinin de önemli rolü olmuştu.
ÇOCUKLARA KARŞI ÇOK ŞEFKATLİ İDİ
' Hz. PeygamberAilesine ve çocuklarına karşı çok şefkatli idi. Oğlu İbrahim'i Medine'nin kenar mahallelerinden birinde oturan bir sütanneye vermişti. Her gün çocuğu görmek için oraya giden Hz. Peygamber, çocuğunun yanına varınca onu kucaklayarak bağrına basar, koklar ve öperdi.' .' (Buharî, 'Edeb' 18).

Çocuklara karşı gösterilen sevgi için çocuk psikolojisi uzmanları 'büyüme vitamini' nitelemesinde bulunmaktadırlar. Çünkü onlar, yaptıkları araştırma ve incelemeler sonucunda çocuk için sağlanan her türlü fiziksel ortamın, gösterilen özenin, hiçbir zaman sevginin yerini tutmadığını anlamışlardır.

Öte yandan, çocuğun sosyalleşmesi açısından da, gördüğü ya da göremediği sevginin büyük bir rolü vardır. Bu realiteler göz önünde tutulduğunda, Hz. Peygamber'in çocuklara karşı gösterdiği sevginin ve ilginin, onlar açısından ne denli önemli olduğu aşikardır.

ÇOCUKLARA SUNULABİLECEK SEVGİ İFADELERİ
Aşağıda örneklerini vereceğimiz çeşitli sevgi ifadeleri, bir babanın, bir dedenin, en tabii, en yalın şekliyle evladına sunabileceği saf sevgisinin tezahürleridir.

Kucaklamak: İnsanların birbirinden etkileşimi konusunda son zamanlarda yapılan araştırmalar, fiziksel temasın, son derece etkileyici olduğunu ortaya koymuştur. Şurası bir gerçektir ki, çocukluk dönemi içinde duygusal anlamda henüz gelişmekte olan bir yapıya sahip olan çocuklar, belki de en çok sevgiye muhtaçtırlar. Onların bu ihtiyacının yeterli bir şekilde giderilmesi ise, öncelikle ebeveynin görevidir. Bu konuda Hz. Peygamber'in hayatından pek çok örnek aktarılabilir:

Birçok sahabinin rivayetine konu olduğu üzere, Hz. Peygamber, torunları Hasan ve Hüseyin'i, bazen yanlarına bizzat giderek, bazen de yanına çağırtarak kucaklar ve bağrına basarak öperdi.(Buharî, 'Fedailu's-Sahabe' 22).

Sevgili Peygamberimiz, bu davranışını sadece kendi çocukları için değil, bütün çocuklara da göstermekteydi:İbnRebîa b. el-Haris anlatıyor: 'Babam beni, Abbas da oğlu Fadl'ı, Hz. Peygamber'in yanına gönderdi. Huzuruna girdiğimiz zaman bizi sağına ve soluna oturttu ve sonra öylesine sıkıca kucakladı ki, O'ndan daha kuvvetlisini görmemiştik.' (İbn Hacer, el-Metalibu'l-Âliyye, II, 441).

Dua Etmek: Hz. Peygamber'in duasını alan pek çok sahabi çocuk, bunun manevi hazzını hep hissettikleri gibi, maddi anlamda da ayrıcalığını hayatları boyunca yaşamışlardır. Söz gelimi, Hz. Peygamber'in, 'mal ve evladının çok, ömrünün uzun ve kendisine verilenlerin hayırlı ve mübarek olması için Allah'a dua ettiği' (Buharî, 'Deavat)Hz. Enes, yüz yılı aşkın bir süre yaşamış ve bu duanın bereketiyle pek çok nimete mazhar olmuştur. Babanın evladı için duasının, kabul edilen dualardan olduğunu ifade ederek bunu etrafına da tavsiye buyuran Hz. Peygamber, Hz. Aişe'nin (ra) belirttiği üzere, kendisine getirilen çocuklara çeşitli vesilelerle hayır dualarda bulunmuştur. Bir örnek vermek gerekir ise; Üsame b. Zeyd şöyle anlatır; 'Hz. Peygamber bir dizine beni, bir dizine de torunu Hasan'ı oturtur ve ikimizi birden bağrına basarak 'Ey Rabbim! Bunlara rahmetinle muamele eyle. Çünkü Ben de bunlara karşı merhametliyim' derdi.'(Buharî, 'Edep' 21).

Şakalaşmak: Hayal dünyası çok zengin olan çocuklar için şakalaşmanın oldukça önem arz ettiği bilinmektedir. Konuyla ilgili rivayetlerde, O'nun, gerek kendi torunları Hasan ve Hüseyin'e gerekse diğer çocuklara, ölçülü ve anlamlı, aynı zamanda hikmetli ve ibretli şakalar yaptığı müşahede edilmektedir.
GÜNÜN DUASI:
'Davûd Peygamber şöyle dua ederdi: Allah'ım, senden seni sevmeyi, seni seven kişiyi sevmeyi, senin sevgine ulaştıran ameli isterim. Allah'ım, senin sevgini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle.'
(T3490 Tirmizî, Deavat, 72)