Özcan Türkmen

Pörnek suyu duruldu
Yaşar gelin yoruldu
Karakola gede gele
Şahdamarı gırıldı

Yalan mıyım Yaşar
Karakolda doğru söyler
Mahkemede şaşar (Emirdağ Türküsü / Anonim)

Türküyü mırıldandıkça nelerden vazgeçelim diye geçti içimden. İçimden neler geçti neler…
Vazgeçemediklerimizi başka bir yazıda değerlendirmek üzere vazgeçeceklerimize bakalım şöyle bir:
Vazgeçmek, 'Kararından veya sözünden dönmek, vaz geçmek; sarf- ı nazar etmek' demek.
Bazen söylenip yazıldığı gibi çok kolay bazen de söylenmesi ve yapılması zor oğlu zor…
Ne kadar kolay değil mi hemen vazgeçivermek söylemesi kolay uygulaması o kadar değil ama.
Arzularından vazgeçmek, üstelik hiçbir fedakarlığa katlanmamak; ne yarden ne serden geçmek elbette zor gelir.
Söylediklerimizden, iddia ettiklerimizden dönüp de onu söylememiş kabul etmekgüçtür.
Üstümüze aldığımız bir işten vazgeçmek; söylediğimizde haksız olduğumuzu kabul ederek onun söylenmemiş sayılmasını istemek; sözünü yemek imkansızdır nerdeyse.
Bir işin belli sebep ve engeller yüzünden yapılmaması, ondan vazgeçilmesi; suya düşmesi kolay değildir.
Karşımızdakine direnmekten vazgeçip teslim olmak; baş eğmek/boyun eğmek zorumuza gider.
Olur olmaz işlerin üzerinde durmamak, onları yok sayıvermek; pas geçmek mecburiyettendir bazen.
Tam söyleyecekken vazgeçip zor bela susulur bazen.
Zoru zoruna katlanmak yerinme belli bir gaye ile takip ettiğimiz kimseyi veya işin peşini zor da olsa bırakırız bazen.
Şartlara göre istenilen duruma gelmek, inadından vazgeçer olmak; yola gelmek epey bir sıkıntı, güçlük, rahatsızlık verir bazen.
Zar zor da olsa iddia ve inadımızdan vazgeçip direnmeyi bırakmak zordur bazen.
Ekleyecekleriniz mutlaka vardır/çoktur ama gelin şu nelerden vazgeçeceklerimizi sıralayalım şöyle bir bakalım:
Bağımlılıktan, başkalarının beklentilerine göre yaşamaktan, benlikten; 'ben ben' demekten, değişime direnmekten, gereksiz yere gereksizlerle uğraşmaktan, kendimizi ve çevreyi suçlamaktan, kışkırtıcı bir dil kullanmaktan, korkuların tutsağı olarak yaşamaktan, kötü alışkanlıklardan, mazeret üretmekten, sürekli haklı çıkma huyundan, şikayetten, vazgeçilmez olduğumuza inanmaktan …'
Evet, böyle işte…
Anonim kıssayı duymuşsunuzdur:
'Bilgeye sormuşlar, 'İnsan nasıl sabreder?' diye. Bilge de demiş ki 'Unutur sabredersin, bu en güzeli. Kabul eder sabredersin bence en doğrusu. Vazgeçer sabredersin, bu en zorudur. Bir de işini Allah'a havale eder sabredersin, bu en yücesi...'
Evet, vazgeçebilmenin erdemini de yaşamak lazım. Bizim oralarda sık kullanılan bir deyimdeki gbi işte. 'Biz attık kemik diye, el kaptı ilik diye'… Bizim işe yaramaz diye vazgeçtiğimiz şeyi, başkaları değerli bularak kabul edebilir. Daha iyi ya; onların da vazgeçecek bir şeyleri olur hemen.
Hayat böyle işte…
Yemeden, içmeden, uykudan uyanıklıktan ve vazgeçmekten bile vazgeçeriz günü gelince.
Canımız isterse bir yolunu bulur bir türlü bahane ile vazgeçeriz. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bilelim yeter.
Nasıl vazgeçtiğimiz belli olsun varsın. Olsun sağlık ve selametimiz için güçlüklere karşı koyarak, zorluklara dayanarak, göğüs gererek; göğsümüzü gere gere; kendimize güvenerek, övünerek vazgeçelim.
Mecnun gibi aklından, Kerem gibi bedeninden vazgeçenlerin yanında bizim vazgeçtiklerimiz n'ola ki.
Hadi vazgeçelim…