İnan Çalışır

Güven, kendini emniyetli hissetme halidir. Bir his ama özel yaşabilen bir şey, bana güven, bana inan demekle olunmuyor hemencecik.
Kişi kendine güvenmekle başlamalı. Her daima ne olursa olsun.
Çünkü sen kendine ne kadar güven duyuyorsan karşılığında var o kadar var oluyorsun. İşte güven hissi ve çok geçirgen bir duygu, tersi korku gibi aynı özellikleri taşıyor. Güvensizliğin tarifi yok gibi. Bir rahatsızlık gibi bir şey herkeste farklı farklı yaşanabiliyor. Ama güven öle değil gibi biraz, ortak yönleri var. Hissiyatların kişiden kişiye değişmeyen kesin sonuçlar alınabilen var. Mesela ben diyorum ki; Bilgi daima güven duygusunu destekleyen bir olgudur. Ne kadar bilgili iseniz güven ortamındasınızdır. Derler ya hani ne kadar cahilseniz o kadar cesaretlisinizdir. Emniyetsizlik birazda bilgisizlikten kaynaklı, Tabii ki tamamen tek desteğini bilgiden almıyor.
Niyet farklılıkları da çok önemli.
Güven ortamına girmede veya o ortamdan çıkmada. Siz niyetinizde çok saf ve temiz iseniz buda geçirgen bir duygudur ve hemen anlaşılır. Hep aklımıza nedense kadın-erkek ilişkisindeki güven gelmesin, dostluk, arkadaşlık, iş ortamı, ülke, dünya ne bileyim istediğiniz kadar çoğaltın. Biz belki de en çok iç dünyamızda güven duygusunu çok daha önemsiyoruz. Oda bir gerçek, onunda nedeni az yaşanılan, çok nadir karşılaştığımız bir duygu olmasından kaynaklanıyor. Her zaman diliminde farklı ortamlarda farklı düşüncelerimiz olur.
Hayat tecrübemizden veya bilgilenmemizden kaynaklı.
Bazen vazgeçmişliğimiz olur adı Umutsuzluğa yakın duygular yaşarız. Bazen de çok ümitli oluruz, kendimizi bu güven duygusunun emniyetinde huzur buluruz. Her iki duyguyu da defa kez yaşarız bunu ama insanı bir vazgeçmezliğimiz mutlaka vardır. Tabii tamamen vazgeçenlerimizde mutlak ki vardır. Bu yazıyı yazmada ki amacım aslında güven tarifinden çok bu duygumuzu çok kullanalım diye, çünkü son yıllarda nedense çok az kullanmıyoruz Herkes her yerde güvensizliği düşünür oldu. Bunun için geçerli birçok sebebi üst üstte sıralaya biliriz. Bakış açımızı değiştirebiliriz. biz olumsuzlukları hafife alarak, onlara değer vermeyerek bunu başarabilmeliyiz..
Bu gerçekten bizim elimizde, hayata bakışımızla ilgili olduğunu unutmamalı çevremize bu duyguyu vermeden önce kendimize güvenelim. Biz güvendikçe kendimize bu güven halkası inanalım dalga gibi çabucak yayılacak. İlk kendimize olduğundan fazla güvenelim. Çünkü ben size güveniyorum
Bir toplumu ayakta tutan temel faktör nedir?' derseniz, hiç tereddütsüz 'Toplumsal güvendir.' derim.

Biliyorum 'Bu da nereden çıktı?' diyeceksiniz ama güven yoksa toplum da yok. Sabah kalkıyorsunuz, ekmek alırken fırıncıya, arabaya binerken şoföre, iş yaparken çalışma arkadaşlarına güvenerek hayatı idame ettiriyorsunuz. Çözülen toplumlara bakın, çok uzağa değil yanı başımızdaki parçalanmış ülkelere bakın... Yugoslavya'dan Irak'a oradan Suriye'ye gidin... Komşunun komşudan şüphe ettiği yerden bir millet çıkmıyor!

Huzur için, ekmek için birbirimize güvenmekten ve bu güvenceyi yasalara bağlamaktan başka çaremiz yok.