Bir işe zamanında başlamanın, zamanında doğru iş yapmanın büyük bir erdem olduğuna inanarak başlarız bütün işlere.
Tedbirli, bir o kadar da kararlı olduğumuzun herkesçe bilinmesi çok da hoşumuza gider. Bir şeyi önlemek veya olmasını sağlamak için yaptığımız hazırlıklar, başvurduğumuz çare sağlıklıysa, ağırbaşlı ve düşünceli davranabiliyorsak çevremizde fark yaparız.
Hemen her alandaki rakiplerimizi başarılarımızla geride bırakmak en çok bizi ve bizi sevenleri mutlu edecektir; bunu bilir bunu söyleriz hep.
İmkan ve fırsatları değerlendiririz, şartlar lehimize gelişir, başarmanız için pek bir sebep kalmamıştır neredeyse. Her şey tamam olmak üzeredir. Sınırın ucunda hissederiz kendimizi. Ha oldu ah olacak hesabıdır işimiz.
Geri kalmayı hiç istemeyiz. Akranlarımızın hep önünde olmak isteği yaratılışımızda vardır. Rekabet duygumuz yeterli olgunluktadır. Olmaması için hiçbir sebep yoktur görünürde ama olmayıverir işte bazen. Olmaz. Olmayacaksa olmaz işte.
Beklemeyi bilelim yeter. Ne yaparsak yapalım doğrunun hedefi şaşsa da kendi yıkılmaz.
Bir işi tam sonuçlandırmak üzereyken bir kararsızlık sarar sizi; boş yere beklersiniz, uzattıkça uzatırsınız, askıda kalıverir her şey mümkün değildir sonuçlandırıvermek.
İyice ölçüp biçersiniz, işe girişmek için uygun anın gelip çattığına tam karar veririsiniz bir aksilik bırakmaz yakanızı.
Faydalı bir durumdan tam faydalanacakken atlatan, geciktiren, savsaklayan bir şey mutlaka gelir sizi bulur.
'Yapacağım, yarından tezi yok' diye içinizde bir şeyler kıpır kıpır olur ama ne çare o yarınlarınız hiç bitmez.
'Arka su gelene kadar kurbağanın gözü patlar' lafı boşa değildir; bu iş zamanında bitirilmelidir, bekleyenler mağdur olmasın dersiniz ama kurbağalar bir yana dereden de eser kalmayıverir bazen işte.
'Er kalkan, geç kalmaz.', 'Er kalkan er, erken aldanmaz.' diye başlarsınız ama sizin erkeniniz başkalarınınkinden çok daha geç oluvermiştir niyeyse.
'Geç olsun da güç olmasın', 'Güç olacağına geç olsun daha iyi' dersiniz ama ne çabuk olur ne de kolay bazen.
Yol yakınken döndüğünüzü zannedersiniz ama iş işten geçeli çok olmuştur.
Önce iyice gözetlersiniz sonra da hızla işe sarılırsınız. Kararlısınızdır; ne gecikir ne gecikmeyi seversiniz ama olur bir aksilik, geciktikçe gecikirsiniz.
Zamanı tam zamanında yaşayabilmek, anı değerlendirebilmek lazım...
Her ne olursa olsun anın kıymetini ve değerini bilerek yaşamak en güzeli…
Sonuç kaçınılmaz… Bir de bakmışsınız ecel kapıyı çalmış. Ve bir de bakmışsınız alt üst olmuş her şey…
Olsun; acele etmeyelim ama geç de kalmayalım.
Mükemmeli aramak güzel güzel olmasına da aşağıdaki anonim kıssaya ne dersiniz bilmem:
'Yaşı geçkince adama dostu, sorar: 'Nasıl oldu da şimdiye kadar evlenmedin?'
İç geçirerek cevap verir adam:
'Sanıyorum, doğru kadını bulamadığım için. Aradığım o mükemmel kadın, karşıma hiç çıkmadığı için.'
'Nasıl olur.' der dostu adama. 'Şu yaşa gelinceye kadar evlenmeyi düşündüğün biri çıkmış olmalı karşına.'
'Doğru.' der adam. 'Bir keresinde evlenebileceğim bir kızla tanışmıştım. Sanıyorum tam da aradığım mükemmel kızdı. Hayatımda tanıdığım tek mükemmel kız.'
'Allah aşkına! Neden evlenmedin o halde?'
'Ne yazık ki.' der adam. 'O da mükemmel erkeği arıyormuş.''