Eskişehir ilklerin şehridir, diyoruz ya sürekli bunu derken gönlümüzden böyle geçtiği için değil gerçekten de birçok alanda ilkleri gerçekleştirdiği için böyle diyoruz.
Eskişehir'de sessiz sedasız açılan ve yoğun ilgi göre Devrim Otomobili Müzesi tarihe ışık tuttuğu gibi Türkiye'nin Eskişehir üzerinden nasıl da adım adım sanayi kentine dönüştüğünün aynası olarak görülmeli. Müzede sergilenen TÜLOMSAŞ'ın ürettiği ilk 'milli roket' de başta biz Eskişehirliler olmak üzere Türkiye'nin hafızasında kaybolan üretimlerden biri.
Hikayesi ise şöyle;
1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türkiye'ye uygulanan silah ambargosu yüzünden savaş uçaklarında kullanılmak için ihtiyaç duyulan roket ve roketatarların üretilmesi gerekiyor. İşte devreye TÜLOMSAŞ giriyor. Ve şu an müzede sergilenen roket üretiliyor.
TÜLOMSAŞ'ta makine mühendisi İsmet Çelik o hikayeyi şu şekilde anlatıyor;
'1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nda sonradan öğrendiğimize göre, savaş uçaklarının kanatlarının altında bulunan ve roket atmakta kullanılan parça bitmiş. O zaman ABD ambargo koyduğu için de vermiyormuş. Bu sırada Libya bir miktar temin etmiş fakat onlar da bitmek üzere. Bunun üzerine TÜLOMSAŞ'ın yapabileceğini düşünmüşler. Ben ve 4 arkadaşım bu konuda görevlendirildik. Sonuçta bu kritik görevi yerine getirdik. O dönem ambargo uygulanan ülkemizin böylesine önemli bir ihtiyacının giderilmesinde katkımız olduğu için gururluyuz. Şu anda müzede sadece roket sergileniyor, roketatarlar burada değil.'
TÜRK MÜHENDİSİNE, TÜRK GİRİŞİMCİSİNE GÜVENİN
Aslında bu hikaye bize güçlü ve ulusal bilince sahip Türkiye'nin taşeronsuz, aracısız, yüksek vatan sevgisi içinde neler yapabileceğinin çok güzel bir örneği…
İşte bu yüzden TÜLOMSAŞ'ın müzesi, ziyaretçilere, zorlu zamanlarda da büyük başarılara imza atılabileceğini kanıtlıyor, yeter ki güvenelim.
Türk mühendisine, Türk girişimcisine ve Türk işçisine…
SONU DEVRİM OTOMOBİLİ GİBİ Mİ OLDU?
Peki, TÜLOMSAŞ'ta roket ve roketatar yapan o sistem bugün nerede? Diye siz de benim gibi düşündüyseniz cevabı yine İsmet Çelik versin;
'Dönemin şirket yöneticileri lokomotif üretimine ağırlık vereceklerini belirtmeleri üzerine tüm sistem Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna teslim edildi.'
Tüm sistem MKE'ye devredilmiş ama sonra ne olmuş? Neden Türkiye bu alanda da üretim yapmamış? O sistem hala duruyor mu? Üzerinde çalışmalar yapıldı mı? Ben de bilmiyorum.
Yoksa bu da bu sefer zamanın silah tüccarlarının oyununa gelip sonu Devrim Otomobili gibi mi oldu?