Uzaktakileri geçtik en yakın komşuna dahi gidemiyorsan,
Kapını açıp bayramlaşmak için evine kimse gel(e)miyorsa,
Üzerlerinde bayramlık elbiselerini giymiş çocuklar,kapı ziline basıp ellerinde şeker poşetleriyle karşınıza çık(a)mıyor bayram harçlıklarını veremiyorsanız,
O bayram bize göre entübe olmuştur.
Evet…'Nerede o eski bayramlar' diye derin bir ahh…! Çektiğimiz üç günlük Ramazan Bayramını geride bıraktık.
Daha çok telefon ve sosyal medya üzerinden bayramlaşmanın yaşandığı zaman dilimleri…
Bazen kitap okuma, bazen evde çocuklarla değişik oyunlar oynama bazende televizyonlarda ilgimizi çeken programları izleme seanslarıyla geçti bayram günlerimiz.
Bayramın ikinci günü televizyon programında ünlü psikolog Prof. Dr.Üstün Dökmen'i dinlerken dalıp gitmişim!
2016 Yılıydı. Kırk beş yaşından sonra sahneye çıkıp Prof. Dr. Üstün Dökmenin kaleme aldığı 'Komşu köyün delisi' adlı tiyatro oyununda görev aldığım günler film şeridi gibi geçti gözümün önünden.
O sebeple Dökmen Hocanın bulunduğu her ortam ilgimi ve dikkatimi çekiyor.
Bir süre dinledim konuşmalarını…
Bir psikolog, sosyolog olarak söyledikleri toplumsal yapımızın röntgenini çeker nitelikteydi.
Program moderatörü'nün yönelttiği sorulara verdiği cevaplar hala konuşuluyor!
Konuşmasının can alıcı yeri ülkemizde pandemi ile ruhsal kaygıya sebep olan şu tespitleriydi.
Kendi konuşmasından…
1-Pandeminin kendisi ölüm korkusu yaratıyor.
2- Pandemi konusunda halkın kendisinden bilgi saklandığını, yalan söylendiğini düşünmesi kaygısı.Bu da başlı başına bir olay. Halkın güveni kalmadı. Hasta-vaka olayları karıştı. Türk Tabipler Birliği karşı çıktı hayır dedi herkes kızdı. Sonradan Birliğin dediği sayıya gelindi. Şimdi halk bakıyor burada bir sıkıntı görüyor bu olmadı! Belirsizlik var. Belirsizlik en büyük kaygı kaynağıdır.
3- Adaletsizlik (adaletsizlikten kaynaklı kayırma)
ihalelerde kayırma var mı var.Eee olacak o kadar diyebiliriz.Ama cenazede de kayırma var? Halkın cenazesine 30 kişi ama 'muhterem' bir kişidir onun cenazesine 1000 kişi gelebilir. Burada da bir kayırma var. Sırf ihalede değil ki! İhaleye razı oldum hadi.

4- Tutarsızlık: Bir toplumda tutarsızlık varsa psikolojik yorgunluk vardır. Bir şehirden bir şehre arabanızla pandemiden dolayı gidemiyorsunuzyasak! Peki ama otobüsle, trenle, uçakla gidebiliyorsunuz.
Bir markette kitap, çocuk kitapları satılamıyor yasak tamam. Ama moda dergileri,turizm dergileri serbest.Bir milletvekili çıkıp dedi ki 'Türkiye de röntgen arabalar 20 yıl öncesine kadar yoktu. Ben biliyorum ki 40 yıldır var. Ama yoktu dedi?' şimdi kendimden şüphe ederim ben. Paniğe kapılırım demek ben yanlış biliyordum derim.Halihazırda böyle bir ortam varsa ve beklenmedik şekilde pandemi olursa panik olmamam mümkün değil zaten.

Konuşmasının devamında… 'Oğlum yok! ama var diyelim. Askerliği de bedelli yaptırmışım diyelim. Bir şehit babasına çıkıp desem ki eyy baba! ne mutlu sana, çocuğun cennette seni bekleyecek! Ya adam da bana 'inşallah sana da nasip olur' derse?

5- Kabalık, magandalık ve mafyacılık, pandemi korkusunu tetikler.
'Ülke Amerikan barına döndü. Amerikan barı nedir? İki kovboy yumruk yumruğa kavga eder. Sonra iki bira içerler karşılıklı.Biri diğerine zürriyetsiz diyor ben utanıyorum ve panik oluyorumhocam! Bunlar birbirlerine bunu derse bana 'vatandaşa' ne derler diye korkuyorum!Panik oluyorum! Birbirlerine hakaret ediyorlar ama bardan kol kola çıkıyorlar.'
Sözünü kesmeye çalışan moderatörün araya girip 'hocam siz çok değerlisiniz, sizi hep ekranlarda görmek istiyoruz' sözlerine aldırış etmeden bildiği ve inandığı doğruları konuşmaya devam etti.
'Yaşanan olayları cımbızla ayıramayız. Duygular, düşünceler, davranışlar ve toplum bir bütündür. Belli bir toplumsal bir kültür ortamında belli duygu-düşünce-davranışınız olur. Cımbızla ayıklanmaz. Siyasetten konuşmayalım bundan konuşalım? Bu yaklaşım uygun değildir.'
Bu sözleriyle 80 milyona ders verdi Üstün hoca…
Ekrana tünemiş kadrolu yorumcuların tam aksine,toplumsal sorunları objektif bakış açısıyla,entübe olmuş bayram gecesinde unutamadığım bir anı olarak kaldı zihnimde…