2020 yılı tüm insanlığın hafızasına kazındı.
Ardı arkası kesilmeyen felaketler psikolojik travmalara neden oldu.
Yeni bir yılda umutlanırken, sene başından beri yaşananlar umutları tarumar etti.
Hatırlayalım, neler oldu?
*
-İspanya'da çıkan fırtına ile deniz köpürdü, sokakları kapladı.
-Avustralya'da çıkan ve 8 ay süren yangında 1 milyar canlı yok oldu.
-Onlarca deprem yaşandı ve Elazığ depremiyle nice canlarımız gitti.
-Van'da meydana gelen çığ faciasında onlarca kaybımız oldu.
-İstanbul'daki uçak kazası, kabusu yaşadıklarımızdan bir tanesiydi.
-Suriye'deki kalleş saldırılarda onlarca Mehmetçiğimiz şehit oldu.
-Çin'den yayılan virüs illeti tüm dünyanın kabusu oldu.
-Afrika'yı işgal eden milyonlarca çekirge büyük bir tehdit oluşturdu.
-Çekirge sürülerinin ardından Umman'da karınca sürüsü boy gösterdi.
-Mısır'da Ejderha fırtınası çıktı ve can kayıpları yaşandı.
-Tayland'da koronavirüs nedeniyle sokaklar boşalınca, binlerce maymun açlıktan şehir merkezine indi.
*
O kadar çok şey oldu ki, tüm bu yaşananların dünya ekonomisine de ağır faturası oldu/oluyor.
Yaşananlar insanlığa normal gelmiyor.
Herkes bir an evvel 2020 yılının bitmesini istiyor.
Ve/veya anormal gidişatı 'kıyamet geliyor' şeklinde yorumluyor.
Öyle ya da böyle vakti geldiğinde gideceğimiz yer belli ve herkesin kıyameti de kendi ölümüdür.
Tüm yaşananlar birçoğuna belki de ölümü ilk kez hatırlatmıştır.
İçinde bulunduğumuz evre bir nebze de olsa aklımızı başımıza getirmeli...
Zira en büyük hastalık ölümü göze almadan yaşamaktır!
Kimse kimsenin umurunda değil, herkes ağzına geleni rahatça söylüyor.
Yaşananlardan ders almak yerine ne fark eden var, ne gönül almaya çalışan.
Bizim bu günlerde yapmamız gereken en önemli şey;
Gönül mü kırdık, onaralım.
Ruhumuzu kin ve adavet mi bürüdü, unutalım.
Birbirimize neşter atmayalım, gönül arazimizi hoş tutalım.
Yunus'un dediği gibi:
Sevelim sevilelim/dünya kimseye kalmaz.