Dünya son yıllarda inanılmaz bir hızda ilerliyor. Değişim, o denli hızlı bir şekilde gerçekleşiyor ki kimse kimseyi tanıyamaz hale gelip, mevcut kural ve değerler hızla yerini yenilerine bırakıyor. Teknolojiye ve bilimsel gelişmelere odaklanmış toplumlar ise geride ihmal edilmiş kocaman bir dünya bırakıyor ve bu dünyayı da siyasallaşan dinler ve milliyetçilik kaplıyor. Bilim ve teknolojik gelişmeler ile Mars'ta hayat arayıp yeni dünyalar peşinde koşarken yozlaşan ve vahşileşen insan doğasının terbiyesi ihmal ediliyor.

Bakın dünyanın geneline; neredeyse tüm dünyada siyasal din ideolojileri ve milliyetçi söylemler tekrar zirveye çıkıyor. Bunu yaparken de bir yandan da kutuplaşmalar ve çatışmalar yaşanıyor. Bu durum Türkiye'de de böyle, Rusya'da da ABD'de de… İnsanların ahlaki boşluğundan faydalanarak toplumu terbiye edeceğini iddia eden bu söylemler önemli bir boşluğu da doldurduğu için yeni bir bilinç doğuyor.

Sosyal medya adı verilen yeni sanal bilgi ortamı da buna çanak tutuyor. Son dönemlerde giderek tartışılan 'sosyal medyada bilgimiz artıyor mu yoksa cahilleşiyor muyuz?' sorusu bile gündeme geldiğine göre dünyanın hızlı değişimi karşısında söz söyleme hakkımız doğuyor. Bir yandan Mars'a gidip bir yandan da 'cahilleşiyor muyuz?' sorusunun dönemsel ortaklığı büyük bir ironiden öte önemli bir gerçekliği de işaret ediyor.

'Doğru pantolonunu giyerken yalan dünyayı altı kere dolanıyormuş' deyişi insanların doğruların ya da gerçek bilginin değil de duymak istediklerinin peşinde olduğunun da bariz göstergesidir.

Le Monde Türkiye Diplomatiqu'da 1 Mart 2021 tarihinde Sergi Halimi ve Pierre Rimbert imzasıyla n 'Kültür Savaşları Gazeteciliği' başlığıyla yayınlanan makalede yazdığı gibi;
'' … Kültürel bir barikatın her iki tarafına bölünmüş iki seyirci, kendi yankı odalarına kilitlenmiş iki dinleyici kitlesi, inançlarını güçlendiriyor, onları internete aktarıyor ve en ufak bir ayrışmada durumu düzeltmek için en sevdikleri medyayı çağırıyor…'

Sık sık Eskişehir'i yorumlar, Eskişehir'i yazılarımıza konu etmeye çalışırız ya; Eskişehir'in daha da büyümesi, daha da gelişmesi ve daha da kalkınması için üzerimize düşeni yapmaya çalışırız ya; aslında tablo çok da iyimser değildir.

Çünkü Eskişehir'de de tıpkı dünyada olduğu gibi küçük küçük savaşların sözde büyük oyuncuları vardır ve ne yazık ki onlar sessiz çoğunluğu bastırarak avazları çıktığı kadar bağırarak herkesi susturmayı başarır.
Fikirlerle ya da bilgilerle değil insanlarla ilgilenip dedikodu ile günü ve geleceği şekillendirmeye çalışan bu sözde insancıklar ne yazık ki doğrular daha pantolonunu giymeden dünyayı dolaşıp gelmiştir bile.

Oluşturdukları algı ve sağladıkları hakikatin değersizleşmesi ile de herkesin cahilleşmesini sağlıyorlar.
Yazık onlara…