Türkiye'nin gerek iç gerek dış sorunlarının temelinde Batı'nın stratejik saldırı ve politikaları vardır. Son 300 yıllık tarihi ile dünyanın en büyük uygarlığı olduğunu iddia eden Batı, ekonomik ve kültürel açıdan çökme dönemine girmiştir. Bu çöküşün farkında olan Batı, ayakta kalabilmek için de Jeopolitik gerçekler doğrultusunda ülkemizi hedef almıştır. Bir başka deyişle Batı'nın yoluna devam etmesi, Asya ile Avrupa'yı birbirine bağlayan, jeopolitik eksende bulunan Türkiye'yi istediği yönde şekillendirmesine bağlıdır. Bizim açımızdan duruma bakıldığında ise gerçek; Batı'nın şekillendirme eylemlerine karşı durularak jeopolitik üretim ve ticaret esasları ile gerekenlerin yapılması mecburiyetidir. Gerek iç gerek dış atmosferimizde Batı'nın ülkemize yönelik yaptığı şekillendirme eylemlerini, uyguladığı politikaları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
Türkler, Kıbrıs'tan uzaklaştırılmalıdır,
Türkiye, Doğu Akdeniz'de Antalya sınırına hapis edilerek, Doğu Akdeniz doğal kaynaklarını kullanmaktan mahrum edilmelidir,
Ege, bir Yunan gölüne çevrilmeli ve Ege'de Türk gücü tasfiye edilmelidir,
Lozan'a rağmen Ege'deki bazı adalar Türkiye aleyhine silahlandırılmalıdır,
Ege'deki bazı adalar, antlaşmalara aykırı olsa da Yunanistan'a verilmelidir,
Türkiye için çok önemli olan Çanakkale ve İstanbul Boğazları Dardanelles ve Bosphorus olarak adlandırılmalıdır,
Bulgaristan ile Türkiye yakınlaşması önlenmelidir,
Rusya ile Türkiye yakınlaşması önlenmelidir,
Ermenistan, Türkiye'ye karşı kışkırtılmalıdır,
Türkler, Ermenilere soykırım yapmışlardır,
Türkler, Doğu Anadolu'dan Ermenistan'a toprak vermeli, savaş tazminatı ödemelidir,
Dağlık Karabağ'da Ermeniler söz hakkına sahip olmalıdır,
Azerbaycan ile Türkiye'nin arası açılmalıdır,
İran ile Türkiye'nin arası açılmalıdır,
Rusya ve İran'a karşı Türkiye'ye füze kalkanları ve patriyot bataryaları yerleştirilmelidir,
Irak bölünmelidir,
Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmalı ve Türkiye'den bazı topraklar alınarak Kürt devleti sınırlarına dahil edilmelidir,
Kuzey Irak'taki Kürt devleti İkinci İsrail olacaktır,
Suriye bölünmeli ve Türkiye'nin güney sınırları güvenlik zafiyetine düşürülmelidir,
Kerkük'te Türkmenlere ait tapu senetleri yok edilmeli, Türkmenler yönetimden uzak tutulmalıdır,
Türkiye'nin komşuları ile yapacağı ittifaklar engellenmelidir,
Türkiye'ye Gümrük Birliği'ne alınmalı; ama asla Avrupa Birliği'ne alınmamalıdır; Avrupa Birliği'ne giriş yem olarak kullanılmalı, bu süreçte Türkiye'den alınması gereken her şey alınmalıdır,
Türkiye'de Kürtler kışkırtılarak, PKK terör örgütü de desteklenerek Türkiye'de bir güven sorunu yaratılmalı, etnik ayrımcılık ülke gündeminde sürekli tutulmalıdır,
Türban siyasi bir simge olarak toplum hayatına sokulmalı, bu yolla dini ayrımcılık yapılarak din siyasete alet edilmelidir,
Tarikatlar ve şeyhler her yönden desteklenerek Cumhuriyetin güçlü kuruluş değerleri terk edilmeli, akla ve bilime verilen önem toplum hayatından çıkarılmalıdır, laik düşünce rafa kaldırılmalıdır,
Türkiye'de serbest piyasa ekonomi modeli devreye sokularak her şey özelleştirilmeli, Türkiye üretim sürecinden koparılmalı, ihracat yerine ithalat özendirilmeli, devletin gücü kırılmalıdır,
Türkiye ekonomik ve kültürel sahalarda bir sömürgeye dönüştürülmelidir,
Türkiye'nin yer altı ve yer üstü kaynakları küresel şirketler tarafından işletilmelidir,
2225 yıllık güçlü Türk ordusu zayıflatılmalıdır,
Matematik ve bilgisayar dili için mükemmel özelliklere sahip olan Türk dili zafiyete uğratılmalıdır,
5000 yıllık geçmişi olan, onlarca uygarlığa ev sahipliği yapmış Anadolu kültürü unutturulmalı, kadim Anadolu kültürü Batı'nın alt kültür sınıflarına kurban edilmelidir,
Tarım, eğitim, sağlık, savunma, sanayi ve üretim sahaları milli menfaat ve kimlikten uzaklaştırılmalıdır,
Okumayan, sorgulamayan, üretmeyen, sadece tüketen insanlardan oluşan bir toplum oluşturulmalıdır,
Sanat ve kültürün evrensel eserleri yerine düşük kaliteli dizi, eğlence ve yarışma programları, son derece seviyesiz, akıl ve mantıktan uzak sosyal medya paylaşımları halkın hayatında belirleyici olmalıdır…
Evet, ülkemizin içinde bulunduğu durum tam da yukarıda üzerinde durulan başlıkları payda yapmıştır kendisine. Bu ülkeyi ne yazık ki, 80 yıldır sağcı hükümetler yönetiyor. Mevcut iktidarın en yetkili kişisi ise geçen hafta ülke olarak Batı'da olacağımızı, Avrupa Birliği'ne girmek istediğimizi deklere etmiştir ne yazık ki… FETÖ ve PKK ile mücadele, Avrupa Birliği'ni zaman zaman sorgulama ve ABD'nin büyük tehlike olduğunu görme yolundaki çabalar boşa gitmektedir. Yanında olmak istediğimiz Batı'nın gerçek yüzü yukarıdaki maddelerle çizilmiştir ve bu Batı asla ve asla eşitlik ilkesi çerçevesinde bir Türkiye ile beraber olmak istemez; çünkü gelişen ve büyüyen bir Türkiye Batı'nın tarih sahnesinden çekilme nedenidir.
Yapılması gereken Batı'nın gerçek yüzünü kamu spotları, sosyal medya paylaşımları, tv programları, kitap ve dergilerle halka anlatıp kendi jeopolitik gerçeklerimiz doğrultusunda millet olarak üretim seferberliğini başlatmamızdır. Batı ve Atlantik Cephesi ekonomik ve kültürel olarak çökmüştür. Üretim yoğunluğu ve finans gücü Avrasya'dadır. Türkiye tüm gücü ile Avrasya coğrafyası, Müslüman ülkeler ve Türki cumhuriyetlerle entegre olmalıdır. Elbette Batı'ya da kapılar kapatılmamalıdır; ama ekonomik ve kültürel kalkınma olarak bizi düşman gören Batı'ya yanaşmaya çalışmak jeopolitik gerçeklere muhalefet etmek, Batı'nın yarı sömürgesi olarak hayat geçirmek demektir…