Yazılı olmayan ama kendine özgü haliyle kişinin geçmişine tükenmez kalemle yazdığımız, genel kabullerimizden biridir türkücüden, arabeskçiden sinemacı olamayacağı hadisesi.

Haksız da sayılmayız hani!
Bu millet İbrahim Tatlıseslerin, Orhan Gencebayların, Ferdi Tayfurların ve daha ismini burada sayamayacağım kadar çok şanlı şöhretli ismin şarkılı, türkülü, şenlikli filmini gördü. Bu zat-ı muhteremlerin dönemlerinde video klipler, müzik kanalları, dijital ortamlar, sosyal medyalar yoktu haliyle. Müzik albümlerini veya o dönem ki ismiyle yeni çıkan kasetlerini tanıtmak için, zamanının ruhuyla örtüşen benzer senaryolarla filmleri yapılırdı. Bunlar için üç dört video klibin birleşmesinden oluşan, aralarda derinliksiz diyalogların da olduğu filmler dersek abartmış olmayız diye düşünüyorum. Bu ünlü şahsiyetlerden hiçbirinin sinema sanatına yeni bir soluk getirmek gibi ne bir amaçları oldu, ne de benim de kendi adımla müsemma bir sinemam olsun tarzında makul bir çabaları. Ama bu durum sinematografilerinde çıkardıkları albüm sayısı kadar filmleri olduğu gerçeğini de değiştirmiyor... Her ne kadar söz konusu bu filmler albüm tanıtım videosu tadında olsalar da…


BİLİM GEREK!

Ülkemiz, depremselliği yüksek olan bir bölgede bulunmaktadır. Geçmişten günümüze Türkiye'de birçok yıkıcı deprem meydana gelmiş, insanlar can ve mal kaybına uğramış, mevcut sosyal düzenin bozulması ve toplumda korku ortamının oluşması gibi psiko-sosyal sorunlara yol açmıştır.
17 Ağustos 1999 Gölcük - Kocaeli depremi
12 Kasım 1999 Düzce depremi
1 Mayıs 2003 Bingöl depremi
24 Ocak 2020 Elazığ depremi
30 Ekim 2020 İzmir depremi
Artık bu son olsun dediğimiz acılar bıraktılar bizlere, ama hiçbiri son olmadı. Deprem, yüzleşmemiz gereken acı gerçeğimiz oldu…
Ülkemizde meydana gelen her bir deprem hadisesinden sonra enkaz altından günler sonra sağ salim çıkartılan insanlar gördük. Kimi zaman bir çoçuk, kimi zamansa yaşlı bir amca oldu mucizenin ismi. Hepimiz mutlu olduk.
Adı üstünde mucizeydi bunlar!
Ve her defasında bilhassa yazılı ve görsel medyanın da bilinçli zorlamasıyla umutlar devşirildi bu durumlardan. Gazete manşetlerinde, haber bültenlerinde bu yeşertilen umudu gördük günlerce.
Ama sanki bir şeyi unuttuk!
Enkaz altından çıkamayan diğer çocukları, enkaz altında can veren anneleri, babaları, gençleri. O umuttan paylarını alamayanları
Bizim umuda değil BİLİME ihtiyacımız var.
Mühendislik ilminin öngördüğü şekilde yapılan yapılara ihtiyacımız var!
Evet, deprem önlenemeyen bir doğa olayıdır, ama yıkıcı sonuçlarını en aza indirgemek de pek ala mümkün! Bilimle mümkün, sadece bilimle mümkün
Uzun lafın kısası; bu deprem hadisesi bir yaralı umuda bırakılamayacak kadar ciddi bir meseledir.