Vaiz Necati Erdağlı'nın yazısı...

Allah'ın Elçisi (sav) yaklaşık on üç sene devam eden Mekke döneminde Kureyşlileri putlara tapmaktan vazgeçirmeye ve Allah'ın birliğini kabul etmeye çağırmıştı. Buna karşın Kureyş'in ileri gelenleri, onu küçümseyerek ve ona hakaret ederek karşılık vermişlerdi. İslamiyet'in gün geçtikçe Mekke'de yayılmasıyla müşriklerin Müslümanlara karşı tavrı ve baskıları da sertleşmiş ve işkenceye dönüşmüştü. Böyle bir ortamda İslam'ı tebliğ edemeyeceğini anlayan Resûlullah (sav), İslam davetini Mekke dışına taşımayı düşündü. Hicret emri üzerine de Müslümanlar o güne kadar elde ettikleri bütün varlıklarını, hatta bazıları aralarında kan bağı olan yakın akrabalarını Mekke'de bırakarak önce Habeşistan'a sonra da Medine'ye hicret ettiler. Öyle ki, '...Kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükafatı Allah'a düşer. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.'(Nisa, 4/100.)
Ancak hicret edenler arasında tamamen farklı bir amaç için Medine'ye gelen birisi dikkat çekti. Bu kişi Medine'ye hicretin faziletini elde etmek için gelmemişti. Onun Medine'ye geliş gayesi aşık olduğu Ümmü Kays diye bilinen bir kadınla evlenebilmekti. Zira bu kadın Müslüman bir hanımdı ve diğer sahabîlerle birlikte Hz. Peygamberin çağrısı üzerine hicret etmiş ve niyeti o kadınla evlenmekti. Bu olay üzerine Hz. Peygamber, 'Ameller niyetlere göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Resûlü için hicret ederse, hicreti Allah ve rasûlünedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse hicreti, hicretine sebep olan şeyedir.' buyurdu.(Müslim, İmare, 155) Böylece Hz. Peygamber (sav), insan fiillerinin Allah katındaki değerinin ve sonsuz alem için karşılığının öncelikle niyete göre belirleneceğine dikkat çekmiştir. Ayrıca sadece dünyevî maksatlarla yapılan işlerin sonucunun da elde edilebileceğini, ancak bunların ahirette bir karşılığının bulunmayacağını belirtmiştir.
Niyette asıl olan ve Allah'ın da itibar ettiği, dil ile ifade edilen değil kalpte sabit olandır. Sonsuz ilmi sayesinde kalplerde gizli olanları da dillerin söze döktüklerini de bilen(Teğabün, 64/4) Yüce Allah, hem ibadetlerde hem de diğer davranışlarımızda samimi olmamızı, kalbimizdeki ile dilimizdekinin tutarlı olmasını ister. Peygamber Efendimiz de ihlasla yapılan ibadetleri övmüş, arkasında samimi bir niyet bulunmayan, gösteriş, şöhret, çıkar ve riya amacıyla yapılan davranışları asla tasvip etmemiştir. Rabbimiz kendi rızası dışında farklı gayelerle güzel işler yapanları, 'Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın...'(Bakara, 2/264.)buyurarak uyarmıştır. Peygamberimiz de Allah'ın güzel davranışları kabul etmesini şu iki şarta bağlamıştır: 'Allah sadece samimi bir şekilde ve kendi rızası gözetilerek yapılan amelleri kabul eder.' (Nesaî, Cihad, 24.)
Âlimlerin çoğu, niyetin, amelin sıhhati için şart olduğunu söylemişlerdir. Yani bir amelin salih olup Allah tarafından kabul edilmesi için niyetin gerekli olduğunu ve niyet olmadığı takdirde yapılan amellerin geçersiz olabileceğini söylemişlerdir. Benim kalbim temiz demekle de sorumluluktan kurtulamayız. Yani yaptığımız ibadetlerin değeri niyetimizin karşılığı ile ölçülür.
Ayrıca kim amelini Allah rızası için yaparsa onun işi daima güzel olur. Rabbim niyetlerimizi halis, işlerimizi güzel eylesin (Amin).

Adak kurbanı kesmenin hükmü nedir? Etinden kimler yiyemez?

Kurban adayan kişinin kurban kesmesi vaciptir. Eğer kişi bu adağı, bir şartın gerçekleşmesine bağlamışsa bu şart gerçekleşince kesmesi gerekir. Adak kurbanının etinden adak sahibi, eşi, usûl ve fürûu (neslinden geldiği ana, baba, dede ve nineleri ile kendi neslinden gelen çocukları ve torunları) yiyemeyeceği gibi, bunların dışında kalıp zengin olanlar da yiyemez. Eğer kendisi veya bu sayılanlardan biri yerse, yenilen etin bedelini yoksullara verir.
Adak kurbanını kesmeyi adadığı yerde kesmek şart değildir, başka yerde de kesebilir. Küçük baş hayvan adayan erkek veya dişi kesebileceği gibi, büyük baş hayvana da ayrı bir hisse olarak girebilir. Kurban adayan kimse kurban kesmeyip veya vekalet ile kestirmeyip, kurban parasını sadaka olarak verirse adağını yerine getirmiş olmaz.
Günün Duası: 'Allah'ım! Senden bütün hayırlı işlerde sebat etmeyi ve doğruda kararlı olmayı istiyorum. Senden nimetlerine şükretmeyi ve sana en güzel biçimde ibadet etmeyi istiyorum.' (Hakim, Deavat, No: 1872)