Çağırmak, yardım talep etmek, sığınmak anlamlarına gelen dua, terim olarak ise, kulun Allah'tan yardım istemesini, tüm samimiyetiyle O'na sığınmasını, Allah'ın yüceliği karşısında acizliğini kabul ve itiraf ederek her durumda O'na muhtaç olduğunu dile getirmesini ifade eder. Bu anlamlarıyla dua, kul ile Rabbi arasında doğrudan, aracısız bir iletişim ve manevi bir bağdır. Her şeyin maliki olan, kendisini her zaman gören ve işiten, hiçbir şeye muhtaç olmayan Yüce Allah'a yönelmek, isteklerine ancak O'nun yardım ve inayetiyle kavuşabileceğini beyan etmektir.
Dua eden insan kendi acziyetinin ve kul oluşunun farkına varır. Allah'a olan iman ve teslimiyetin ifadesidir dua. Bu nedenle Peygamber Efendimiz 'Dua ibadetin özüdür.' (Tirmizi,Deavat, 1) buyurmuştur. Kulun Allah karşısında haddini ve konumunu bilmesi, O'nun büyüklüğü karşısında sevgi ve saygı ile boyun eğmesi olan dua, kulun acziyetinin en somut hali olduğu için kulluğun özü sayılmıştır. İnsana güçsüzlüğünü ve acziyetini hatırlatan dua kibirden uzaklaştırırken tavazuya ve teslimiyete yaklaştırır.
Allah'a kulluk için yaratılan insan, bu yaratılış amacını gerçekleştirdiği ölçüde Allah katında değer kazanır. Allah (cc): '(Rasûlüm!) De ki: Duanız olmasa, Rabbim siz ne diye değer versin?' (Furkan, 25/77) buyurarak bu hakikati ifade ederken 'Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim.' Mü'min 40/60) ayetiyle kullarını kendisine çağırır ve O'nun kapısından boş dönmeyeceğimizin müjdesini verir. Sevgili Peygamberimiz de: 'Sizden her kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Allah'tan istenilen şeyler arasında O'na en sevimli geleni, afiyettir.' Buyurarak dua etmenin rahmete kavuşmaya vesile olacağını ifade etmiştir.
İnsan kendisi için imtihan yurdu olan dünyada üstesinden gelmekte zorlandığı pek çok şeyle karşılaşır. Özellikle zorlandığı zamanlarda Allah'a dua etmek, O'nun yakarışlarını duyduğunu, halini bildiğini hatırlamak ve duasını kabul edeceğini ümit etmek insana dayanma gücü ve sabrı verir. Peygamberimiz de sıkıntılar ve üzüntüler karşısında müminin silahının dua olduğunu ifade etmektedir. (Hakim, Müstedrek, II, 692) Ancak Allah, sadece dara düştüğümüz ve sıkıntılarla karşılaştığımız zamanda değil, iyi günde, rahat zamanda da dua etmemizi istemektedir. 'Ne zaman insanoğluna bir lütufta bulunsak arkasını dönüp uzaklaşır; başına bir kötülük geldiğinde de uzun uzadıya yalvarıp yakarır.' (Fussilet, 41/51) buyurarak sadece zor zamanında dua edenlerin bu durumu kınanmaktadır. İnsan bollukta da ve darlıkta da, zorlu günde de iyi günde de her durumda Allah'a dua etmeli, O'na yönelmeli, O'nun ile kurduğu bağı hep taze ve diri tutmalıdır. Nitekim Rasulullah şöyle buyurmuştur: 'Sıkıntı ve ızdıraplı anlarda duasının Allah tarafından kabul edilmesi her kimi sevindirirse, bolluk ve ferahlık zamanlarında duasını çoğaltsın.' (Tirmizî, Deavat, 9.)
O halde sadece sıkıntılı zamanlarda değil refah zamanda da Allah'ın huzuruna varmalı, sadece bir şey istemek için değil, şükrümüzü eda etmek, O'na olan sevgi ve bağlılığımızı ifade etmek, Allah'ı tazim edip yüceltmek için de dua etmeliyiz.
Ayet ve hadisler bazı zamanlarda yapılan duanın daha kıymetli olduğunu ifade etmektedir. Seher vakitleri bu değerli zaman dilimlerinden biridir. Zira ayeti kerimede takva sahiplerinin seher vakitlerinde dua ettikleri ifade edilmektedir. (Zariyat, 51/18) Ancak dua ederek Rabbimizle iletişim kurmayı sadece belirli zamanlara tahsis etmemeli, günün her anını, yaptığımız her işi Allah'ı anmak için bir vesile olarak görmeliyiz. Nitekim Sevgili Peygamberimiz hayatın akışı içerisinde duayı adeta vazgeçilmez bir unsur olarak görmüş, sabah uyandığında, yatarken, bir işe başlarken, yolculuğa çıkarken ya da yolculuktan döndüğünde Allah'ı hatırlamış, hayatın her alanını dua ile zenginleştirmiştir.
MEAL OKUYORUM

Bizi dosdoğru yola ilet; Nimetine
erdirdiklerinin yoluna; gazaba uğramışların
yoluna da, dalalete sapmışların yoluna da
değil!
(Fatiha, 1/6-7)
GÜNÜN DUASI

Ey merhametlilerin en merhametlisi! Affetmediğin hiçbir
günah, feraha çevirmediğin hiçbir tasa, senin razı olduğun
şeylerden karşılamadığın hiçbir ihtiyaç ile beni baş başa bırakma.' (Tirmizî, Salat, 343)
HER GÜNE BİR HADİS

'Seni şüphelendireni bırak,
şüphelendirmeyene bak. Çünkü doğruluk
kalbin (tereddütsüz biçimde) huzura
ermesidir. Yalan ise şüpheden ibarettir.'
(Tirmizî, Sıfatü'l-kıyame, 60)
BİR SORU-BİR CEVAP

Merhem ve ilaçlı bant kullanmak orucu bozar mı?
Deri üzerindeki gözenekler ve deri altındaki kılcal damarlar yoluyla vücuda sürülen yağ, merhem ve benzeri şeyler emilerek kana karışmaktadır. Ancak cildin bu emişi, çok az ve yavaş olmaktadır. Diğer taraftan bu işlem, yeme içme anlamına da gelmemektedir. Bu itibarla, deri üzerine sürülen merhem, yapıştırılan ilaçlı bantlar orucu bozmaz (DİYK 22. 09. 2005 tarihli karar (Fetvalar,DİB Yay.syf.281)