Kanaat; elindekine razı olma, azla yetinme anlamında ahlaki bir terimdir. Şükür ise; yapılan iyiliği bilmek, iyiliği övmek ve minnet duymaktır.
Bizleri yoktan var eden Rabbimiz nimetlerini gizli ve açık olarak önümüze sermiş (Lokman, 31/20) ve verdiği her bir nimetin şükrünü ifa etmemizi bizden istemiştir (Nahl, 16/114). Şükür, Yüce Allah'ın sayısız nimetlerine karşı kalp, dil ve beden ile övgüde ve teşekkürde bulunma, nimetleri saygı ile itiraf etmedir. Kalbin şükrü, nimetleri verenin Allah olduğuna inanmak; dilin şükrü, Allah'ın verdiği nimetlere hamd etmek; bedenin şükrü, varlığını Allah'ın rızasına uygun bir şekilde sürdürmek, namaz, oruç gibi ibadetleri eda etmek ve O'nun yasaklarından uzak durup buyruklarını yerine getirmek; malın şükrü ise sadaka ve zekat vermektir. Yüce Kur'an'da gündem edilen her bir nimetten sonra o nimetin şükrünün nasıl yapılacağı sorusuna da cevap verilmiştir. Rabbimiz Kevser'i verdiği için namaz ve kurbanı (Kevser, 108/1-3), yardım ve fetih verdiği için salat ve istiğfarı (Nasr, 110/1-3), kış ve yazın ticaret güvenliği verdiği için kendisine ibadeti (Kureyş, 106/1-4) kullarına salık vermiştir.
Bir bina nasıl sağlam temel üzerinde senelerce ayakta kalıyorsa kulun gönlündeki şükür binası da kanaat temelinde ayakta kalabilir. Kanaat ve şükür, hayatımızın her alanında benliğimizde var olması gereken iki önemli ahlaki değerdir. Elindekine rıza gösteremeyen bir insan kendisiyle barışık olamaz, kendisiyle barışık olamayan ise ne diğer insanlarla huzurlu geçinir ne de Rabbine karşı saygılı olur. Nitekim Rabbimiz insanın saygısızlığı karşısında düştüğü bu acı durumunu şöyle dile getirmiştir: 'Allah kulunu imtihan edip rızkını daralttığında, insan 'Rabbim beni önemsemedi' der' (Fecr, 89/16). Bir insan Rabbinden gördüğü ikramlara da sosyal hayatındaki ilişkilerde de teşekkür etmeyi bilmelidir. Teşekkür etmeyi bilen bir insan kendisiyle barışık, merhametli, hoşgörülü ve yardımsever bir insandır. Ancak bu durumların her biri ancak kanaat duygusuyla mümkündür.
Şimdi şükür ile ilgili ayet ve hadisleri zikredelim:
'Eğer inkar ederseniz, şüphesiz Allah, size muhtaç değildir. Bununla beraber O, kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizden bunu kabul eder.'(Zümer, 39/7)
'Hani rabbiniz, 'Eğer şükrederseniz size (nimetimi) daha çok vereceğim, nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım pek şiddetlidir!' (İbrahim, 14/7)
Hz. Aişe (r.a) validemiz anlatıyor: Rasul-i Ekrem (s.a.s) geceleyin kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kılardı. Bunun üzerine O'na dedim ki: – Ey Allah'ın Rasulü, geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı halde niye böyle kendini yoruyorsun? Bana cevaben şöyle buyurdu: – Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı? (Buharî, Tefsiru Sure, 48)
Şükredebilmek için kanaatkar olmak gerekir. Efendimiz (s.a.s): 'Kanaat sahibi ol ki, insanların en şükredeni olasın.' (İbn Mace, Zühd, 24) buyuruyor. Ölçülü bir şekilde mala düşkünlük, yaşadığımız hayat ve sosyal yapı için gereklidir. Ancak mal kazanmak ve biriktirmek bir amaç haline gelirse, ihtirasa dönüşürse insanı yanlış yollara götürebilir. Aşırı isteklerin sonu yoktur. Oysa dinimiz dengeli olmayı aşırıya gitmemeyi tavsiye eder ve kanaatkar olmak da bu dengeyi sağlar.
Abdullah İbni Amr (r.a)'dan rivayet edildiğine göre Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
'Müslüman olan, yeterli geçime sahip kılınan ve Allah'ın kendisine verdiklerine kanaat etmesini bilen kurtulmuştur.' (Müslim, Zekat)
Son olarak şükür ve kanaatin bizlere kazandırdığı güzellikleri ise şöyle sıralayabiliriz; İnsan yaratıcısının varlığını hatırında taze tutar. Kulluk bilincinin farkına varmak için çabalar. Elindeki nimetin farkına varır. Kendisinin ve ailesinin mutluluğu için çabalar. Dua edebilmenin lezzetine varır.

MEAL OKUYORUM

Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için şüphesiz ki ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdiremiyor musunuz? (En'am, 6/32)


HER GÜNE BİR HADİS

Allah nezdinde en hayırlı arkadaş, arkadaşına karşı en hayırlı olandır. Allah nezdinde en hayırlı komşu ise komşusuna karşı en hayırlı olandır. (Tirmizî, 'Birr', 28)



BİR SORU-BİR CEVAP

Orucu bozan şeyler nelerdir?
Orucun temel unsuru, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, oruçlu iken bunlar ve bu anlama gelecek davranışlar orucu bozar. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi mûtat olan her şeyi kapsamı içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile uyuşturucular ve tiryakilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girer (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtar, III, 386-387). Her ne sebeple olursa olsun, ağızdan alınan ilaçlar da aynı hükme tabidir. (Fetvalar, DİB Yay. syf. 273)

GÜNÜN DUASI

Allah'ım! Kötü fiillerden ve kötü ahlaktan beni koru. Bu kötülüklerden koruyabilecek olan da yalnızca Sensin. (Nesai, 'İftitah', 16)