Metin Akpınar
Bazı sanatçılar vardır. Günlük çıkarların, paranın, popülaritenin ve bir yerlere yaranmanın peşindedir. Bir duruşları ve karakterleri yoktur. Rüzgar nereye eserse oraya savrulurlar. Bazı sanatçılar da vardır ki bunlar karakterinden asla ödün vermezler. Para kazanamasalar da, mal mülk edinip servetlerine servet katmasalar da onlar için önemli değildir. Böyle karakterli sanatçılar siyasi güç karşısında eriyip hemen yalakalığa soyunarak üç beş kuruş kapma peşinde değildirler. İşte halk sanatçısı olarak tabir edilen sanatçılar bu özelliklere sahiptir. Bu sanatçılar Atatürk ilkelerine ve cumhuriyetimizin temel değerlerine her zaman sadık kalmış ve bu değerlere meydan okuyanlardan asla korkmamışlardır. Metin Akpınar da tam olarak böyle bir sanatçıdır. Herkesin AKP'ye yalakalık yapma yarışına girdiği, bu yarışa girmeyenlerin de köşesine çekilip olan biteni sadece izlediği bir dönemde aslan gibi çıktı ve AKP'nin ülkeyi götürdüğü yerin hiç de iyi olmadığını canlı yayında söyledi. Milletin sosyal medyada muhalif bir yazıyı bile beğenmekten korktuğu bir baskı döneminde canlı yayında hükümeti açıkça eleştirmek büyük bir iştir. Kendisi bunu yaparak gerçek bir halk sanatçısı olduğunu göstermiştir.
Metin Akpınar'ın jenerasyonundan maalesef ki fazla sanatçı kalmadı. Ama onun dönemindeki halk sanatçıları Türk halkının belleğine öyle bir kazındı ki onları asla unutmayacağız. Çünkü onlar gücün değil, her zaman halkın yanında olmuşlardır. Şu anda 80 yaşındaki Metin Akpınar, onların bayrağını dalgalandırıyor. Güce yaranmaya çalışanlar elbet bir gün unutulup gidecekler ama Metin Akpınar gibi halk sanatçıları hiç unutulmayacak.
80 yaşındaki bu adamın cesur ve ilkeli duruşu beni gerçekten çok etkiledi. Adliyede duruşmasını beklerken tost yediği fotoğrafı hepiniz görmüşsünüzdür. O fotoğraf hiç unutulmayacak ve Metin Akpınar'ın hanesinde bir gurur nişanesi olarak yerini alacak. Fotoğraf geçen seneye aitti. Bu sene ise pandemi riskleri olmasına ve ileri yaşına rağmen yine duruşmaya çağrıldı. Gitti duruşmaya çıktı, sözlerinin arkasında durmaya devam etti. Hala böyle sanatçılarımız olduğu için gurur duyuyorum. Metin Akpınar'ın karakteri ve cesareti hepimize örnek olsun.

Merkez Bankasından Faiz Artışı

TCMB piyasaların beklemediğini yaptı ve 2 puanlın faiz artışı ile politika faizini %17'ye çıkardı. Sabahtan beri ortalıkta şimdi bu iyi mi, kötü mü soruları dolaşıyor. Oo iyi süper diyen de var, hayır bu hiç olmadı, çok kötü karar diyen de var. Cevap ikisi de değil. Merkez Bankaları bir ekonomiyi genel anlamda düzeltemez veya batıramaz. Merkez Bankaları sadece şartlara göre pozisyon alarak günü kurtaracak hamleler yapar. Bu faiz artışı da sadece doların kısa vadedeki aşırı yükselişinin önünü kesmek ve ülkeden hızla kaçan sermayeyi birkaç ay daha fazla tutmak için. 2021'in ilk çeyreğinde devletin ödemesi gereken yüklü miktardaki borçlar, doğalgaz ihtiyacı ve diğer masraf kalemleri için ciddi manada nakit ihtiyacı var. Hal böyleyken bir dolar şokunu daha kaldıracak durumda değiliz. Zaten dipte olan rezervlerden daha fazla kayıp yaşamamız çok kötü sonuçlar doğurur.

Diyeceksiniz ki: Bu borçlar ve doğalgaz için kasadaki para yetmez, ihtiyacın geri kalanı nereden karşılanacak? Tabii ki biz ödeyeceğiz. Zaten aylık gelirimizin %60'ı vergi olarak alınıyor. Ama yetmiyor. Daha da vergi vereceğiz. Vereceğiz ki hem hükümetin yanlış politikalarının faturasını ödeyelim, hem de yandaş şirketler biraz daha zengin olsun. Ha bir de sarayın masrafları var. Onları da ödeyeceğiz. Pamuk eller cebe!
Bu arada faiz demişken Erdoğan'ın müthiş ekonomi teorisine de değinmeden geçemeyeceğim. Kendisinin yıllardır dile getirdiği şöyle bir teorisi var:'' Faiz enflasyonun sebebidir. Faizleri düşürürsek enflasyon düşer. '' Bu baştan aşağı yanlış ve saçma bir teoridir. Herhangi bir iktisat birinci sınıf öğrencisi bile bu teorinin yanlış olduğunu bilir. Hiçbir şey bilmeyen bir insan da en yakındaki sahafa gidip bir ekonomiye giriş kitabı alırsa 1. ünitede bu teorinin yanlış olduğunu görecektir. Ama maalesef Türkiye öyle bir sistemle yönetiliyor ki baştaki kişi ekonomi biliminin tersine giderek gereksiz faiz indirimleri ve diğer yanlış politikalar ile Merkez Bankası'nın 120 milyar dolarlık rezervini eritiyor ve kimse de ağzını açıp bir şey diyemiyor. Erdoğan'ın bu yanlış politikası ile eriyip giden 120 milyar dolar kişi başı 14.000 TL ediyor. Düşünün hepimizin cebinden 14.000 TL gitti. Bu politika uygulandı ve durduk yere faiz indirmenin enflasyonu indirmediği aksine daha da fırlattığı görüldü. Zaten bu işler bu kadar basit olsaydı herkes faizleri %1'e indirir ve zengin olurdu öyle değil mi? Faiz sebep değil sonuçtur. Bir ülkedeki risk priminin göstergesi ve sermayenin fiyatıdır. Ülkenin finans sistemini ayakta tutmak istiyorsanız faizi enflasyonun üstünde tutmak zorundasınız. Bu temel kuraldır ve bu kural uygulanmıyor. 1994 ve 2001 krizlerinin sebeplerinden biri yine bu kuralın uygulanmayışıdır. Bu faiz enflasyon meselesine başka bir yazıda daha geniş bir şekilde değineceğiz.

Sonuç olarak; Merkez Bankası'nın faiz artışı sadece bugünü kurtarmak adına doğru bir karar. Ama bu kararlar sadece dövizi birkaç aylığına frenler o kadar. Ekonominin düzelmesi için kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, bireysel özgürlükler ve basın özgürlüğü gibi kavramların hayata geçmesi gerekiyor. Bu temel kavramlar hayata geçmediği sürece ekonominin de düzelmeyeceğine adınız gibi emin olabilirsiniz.

Aşı
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca aşıların 11 Aralık'ta geleceğini söylemişti ama aşılar daha yeni geliyor. Hadi bu neyse de AKP'ye yakın bazı kimselerin aşıları çoktan olmaya başladığı iddia ediliyor. Bu iddia çok vahim bir iddiadır ve araştırılıp soruşturulmalıdır. Ancak ülkemizde bunu yapacak bağımsız yargı kurumları ve özgür basın olmadığı için kimse bu iddiaları soruşturmuyor veya soruşturamıyor.
Hitlerin Propaganda Prensipleri
Adolf Hitler dünya tarihinin gördüğü en zalim diktatörlerden biridir. Aşağıda gördüğünüz maddeler kendisinin halkı etkilemek için kullandığı propaganda prensipleridir:
- Yalan söyleyin mutlaka inanan çıkacaktır. Olmazsa yalana devam edin. Bir şeyi ne kadar uzun süre tekrarlarsanız, insanlar ona o kadar fazla inanırlar.
- Bir insana yalan olsa bile bir söylemi sürekli tekrarlarsanız, o söylemin nereden geldiğini unutur ve kendi fikri gibi benimser ve savunur.
- Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması da o kadar kolaylaşır.
- Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.
- Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
- Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
- Asla rakibinizin üstün bir yanı olduğunu kabul etmeyin.
- Asla kendinizden başka birine hareket alanı bırakmayın.
- Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.
- Sadece bir rakibinize odaklanın ve kötü giden her şeyin suçunu onun üzerine yıkın.
- Yargı devlet hayatının efendisi değil, devlet politikasının hizmetkarı olmalıdır.
- Bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım.
- Her zaman etrafınızda bir yalaka ordusu bulundurun.
……..
Bu ilkeler size tanıdık geldi mi? Bana bir yerlerden tanıdık geliyor ama çıkaramadım!

Güle Güle 2020
2020'ye veda ederken herkes 'oh kurtulduk 2020 bitiyor artık' gibi ifadeler kullanıyor. İçinizi karartmak istemem ama gelecek senenin daha iyi olacağının bir garantisi mi var? O yüzden ben temkinli olmayı ve Allah beterinden korusun diyerek yeni yıla girmeyi tercih ediyorum. 2020 gerçekten çok zor bir yıl oldu. Maddi manevi hepimiz çok yıprandık ve yıpranmaya devam ediyoruz. Ekonomi düzelmeyecek ama en azından şu korona illetinden kurtulup biraz nefes alabilirsek çok iyi olacak.

Kitap Tavsiyesi: Dünya Düzeni (Henry Kissinger)
Kitabın yazarı birçok ABD Başkanı'na uzun yıllar dış politika konusunda danışmanlık yapmış ve bir dönem de ABD Dış İşleri Bakanlığı görevini yürütmüştür. Yazar kitapta dünyada mevcut olan düzeni çok geniş bir perspektiften ele alarak dünya düzenini sebep sonuç ilişkisi çerçevesinde ve olay örgüsü dahilinde kavramamıza yardımcı oluyor. Dünya düzenine çok küçük bir pencereden bakan, dünyadaki tüm olayların Türkiye etrafında döndüğünü ve tüm oyunların Türkiye üzerinde oynandığını düşündüren dar kalıplı fikirlerden kurtulup, dünyaya çok daha geniş bir açıdan bakmak gerektiği kanısındayım. Bu açıdan kitabı herkese tavsiye ediyorum.

Haftanın Sözü: Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur. (Atatürk)

Yeni yılın size ve sevdiklerinize sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini diliyorum. Haftaya yine önemli gündem maddeleri ile bu köşede buluşalım.