Sosyal hayatta her kesimden insan var. Kimileri tam da bizim gibi, kimileri belli yönleriyle bize benziyor, kimileri de bize hiç mi hiç uymuyor.
Bunlarla bir arada yaşamaya devam edeceğiz. Yakın bulduklarımıza daha da yaklaşmak isteyeceğiz. Gözümüzün tutmadığı, güvenmediğimiz, beğenmediğimiz kişilerdende mümkün olduğu kadar uzaklaşmaya gayret edeceğiz.
Güven ve samimiyet konusuna hemen herkes, en az bizim kadar duyarlı elbette. Herkes, güvende olmak istiyor. Toplumda güven ihtiyacının karşılanması amacıyla teknolojinin bütün imkanları neredeyse seferber ediliyor ama şüphe, tedirginlik, korku giderilemediğinden hep bir güvenlik açığı oluyor.
Bu hal de kişileri çoğu kere kendi kabuğunda yaşamaya zorluyor.
Bu zorlukları yenmek gerekiyor elbette. Görünüşe aldanmayacağız elbette. Her gördüğümüze güvenip kapılmayacağız elbette.
Güven toplumunun ancak doğruluk ve dürüstlük ilkelerine samimiyetle uyulmakla oluşturulabileceğini unutmayacağız. Güvenliğimizin sağlandığı çevremizi koruyup kollamada ayrı bir özen göstereceğiz.
Bu mücadelemizde başkalarınca takdir edilmek, kendimizi sevdirmek; çalışkanlığımız ve tutarlılığımızlaçevremizin sevgi ve güvenini kazanmak isteriz. Hemen herkes de bizim gibi bu duyguları yaşar.
Kötüden ve kötülükten uzaklaştıkça kendimize güvenimiz artacak.Hırsa, tamaha, kibre yenilmedikçe; fesat ve bozgunculuktan uzak durdukça bize güvenenler artacak.
Her şeye rağmen güvenmeye ve özellikle güven vermeye devam ettikçe güvenilirliğimiz artacak çevremizde.
İnanç, ahlak ve hukuk dengesi bozulmadığı sürece toplumda insanların birbirine güveni artacaktır.Samimi kişilerin toplumu, güven toplumudur.
Ahlak ve vicdan zafiyeti arttıkça güvensizlik, yeşerecektir. Güvenin yerini tedirginlik alacaktır. Güven olmazsa endişe ve korku başlayacaktır; sosyal barış olmayacaktır; huzur ve sükûn olamayacaktır.
Yönetici de alim/aydın da sade vatandaş da sorumluluğunu samimiyetle yerine getirmelidir. Herkes pes etmeden, cesaretle, azim ve karalılıkla güven toplumun bir ferdi olma yolunda çalışılmalıdır.
Hemen hepimiz, güçlü bir kimseye ya da güçlü bir yere güvenmek istiyoruz.Güvenliğe aykırı bir durumu kabul edemiyoruz; bundan rahatsız oluyoruz. Yarı güvenli, yarı tehlikeli durumlarda rahatsız oluyoruz. Karışıklıklar çıkan, huzur ve güven kalmayan yeri hemen terk etmek istiyoruz.Birinin bize yardım edeceğine inanmak, inanıp arkasından gitmek istiyoruz.
Değersiz, kendine güvenilmeyen, işe yaramaz kişilerle bir arada olmak bile istemiyoruz.Değerli, güvenilir bir yönümüz olduğunu biliyor kendimize güvenilmesini istiyoruz.
İnanmak, güvenmek; emniyet içinde olmak istiyoruz.Övünerek, kendine güvenerek, kıvanç duyarak yaşamak istiyoruz.Yaptıklarımızla çevredekilerin sevgi ve güvenini kazanmak istiyoruz.
İnanacağız ve güveneceğiz. Güven kazanmak, güven tazeleyeceğiz. Güven ortamının oluşmasında uzlaşma kültürünün önemini ve gereğini unutmayacağız.
Dayanışma birlik beraberlik içinde yaşayacağız.
Güven toplumunda yaşamak için herkes güvenecek ve güvenine uygun davranacak özetle.
Aşağıdaki anonim Hint kıssasındaki gibi işte:
'Suyun çevresinde dolaşan bir akrep gören Hintli biri, akrebi avuçlarının içine aldı ama eline almasıyla birlikte akrebin onu sokması bir oldu.
Akrep yeniden suyun çevresindeki yerine fırladı. Adam, akrebin peşini bırakmamaya kararlıydı. Onu yeniden avucuna aldı; akrep onu bir defa daha soktu.
Yaşlı bir bilge, bu olayı izledikten sonra adamı uyarmak istedi ve akrebi yeniden avuçlarının içine almaya kalkışmasını durdurmaya çalışarak bu çabasının anlamsız olduğu öğüdünü verdi.
Hintli, bu çabasının hiç de anlamsız olmadığını söyledi:
'Akrebin kendini koruma içgüdüsüyle sokması, kendi yaratılışında vardır.' dedi. 'Benim yaratılışımda olan ise sevgidir. Neden o beni sokup belki de bana zarar vermek isterken ben de ona kendi fıtratımla karşılık verip sevgimi kanıtlamayayım? Onunla neden, kendi yaratılışımın iyiliğini ve güzelliğini paylaşmayayım?''