Şener Çetin

'Hiçbir sorunum yok' sözü kulağa ne kadar hoş geliyor. Bu sözcüğe uyumlu biri gerçekten var mı? Doğrusu çok merak ediyorum(!) Neyse ki kişisel sorunlarla baş etmeyi öğrenen bir millet olduğumuzu düşünüyorum. Mes'eleye kişisel sorunlardan girizgah yaptık; zira ülkede yaşanan sorunlar, toplumun da sorunlarla boğuşmasına neden oluyor. O sorunların başını işsizlik çekiyor. Bir toplumda muvazeneyi kurmak, barışı sağlamak ancak ve ancak; 'iş ve aş'la olur. Lakin şimdilerde işsizlik kervanına katılanların sayısı her geçen gün artıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre son beş yılda işsizlik oranı 1 buçuk milyon arttı. Yalnız bu rakamın 1 milyonu 2019 yılına ait. Bu rakamların kayıtlı olduğunu, kayıtlı olmayan, iş aramaktan bitap düşmüş ve ümidini yitirmiş binlerce, hatta yüz binlerce işsiz olduğunu hatırlamakta fayda olduğunu da söyleyelim. Yüzde 13.9 olarak açıklanan 2019 işsizlik verileri ülke durumunun vehametini ortaya koyuyor. İşsizlik arttıkça gelir dağılımı bozuluyor.
Bozulan gelir dağılımı ile birlikte alt sınıfın almış olduğu üç kuruşa göz dikiliyor ve bu üç kuruş da üst sınıfın gelir hanesine ekleniyor. Dillere pelesenk olan bir söz ki; fakir daha fakir, zengin daha zengin oluyor. Ne hoş değil mi? Hal böyle olunca toplumun yapısı bozuluyor. Aile içi geçimsizlik, şiddet, cinayet, hırsızlık, dilencilik uzun uzadıya gidiyor. Hükümet yetkilileri her ne kadar ekonomide çok iyiyiz hayalciliği yapsa da bunun böyle olmadığını toplumun her bir ferdi çok iyi biliyor.
Zira ekonominin iyi olduğunun en önemli göstergelerinden biri işsizlik seviyesidir. Yüzde 14'lere varan bu rakamın ivedi bir şekilde düşürülmesi gerekir ki, bunun en önemli çözüm yollarından biri de Suriyeli mültecilerin misafirliğine bir an evvel son verilmesidir. Zira işsizlik oranlarına mülteci etkisi oldukça toplumun sorunu daha da büyüyecek ve daimi huzur olmayacaktır. Gaye-i maksat evvela ülke halkı olmalı ki; toplumda düzen kurulsun, barış sağlansın!